1 Ara 2010

Anti – Robin Hood!..

Kredi kartları tersine çalışan, yani fakirden alıp zengine veren Robin Hood işlevi görür mü? Boston Federal Bankası’nın araştırması bu soruyu ne yazık ki “Evet görebilir” diye yanıtlıyor.


Boston Federal Rezerv ve ABD Tüketici Ödemeleri Araştırma Merkezi (CPRC) baş ekonomistlerinin yaptıkları araştırma, nakit para kullananların kredi kartı kullananlara her yıl 149 dolarlık fon aktardığını ortaya koyuyor.

Haber: Bahar Öztop

Turkishtime - Aralık 2010


Robin Hood’u nasıl tanırsınız? Zenginden alıp fakire veren bir masal kahramanı olarak değil mi? Fakirden alıp zengine veren bir masal kahramanı aklımıza gelmediği için ‘tersine çalışan Robin Hood’ diye bir kahraman ürettik. ABD’de yapılan bir araştırma kredi kartlarının, tersine çalışan bir anti-Robin Hood gibi işlev görebileceğini ortaya koydu.

Türkiye’de kredi kartı pazarında şu sıralar iki farklı tartışma var. Bir yanda, faiz oranlarının düşmesi nedeniyle bankaların yeterince kar edemeyeceği, bu nedenle kredi kartına faizsiz taksitlendirmenin çok yakında mümkün olamayacağı iddia ediliyor. Diğer yanda ise, Türkiye’deki bankalar, “nakdin yasak olduğu bir Türkiye” yaratma hayallerini anons ediyor. Veriler ise kredi kartı kullanımı ve kredi kartı ile yapılan satışların hasılatının, her geçen gün arttığını gösteriyor. Öyle ki, bazı işletmeler için kredi kartı ile yapılan satışlar, nakit olarak yapılan satışlardan daha fazla olmaya başladı.
Gazi Üniversitesi, Maliye-Vergi Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Prof. Şükrü Kızılot’un önderliğinde ilk kez hazırlanan Kartlı Ödeme Sistemleri Ekonomik Katkılar Raporu’nda bu çıkarımların ötesi de var. Araştırma sonucunda kartlı ödeme sistemlerinin üretimi artırdığı, istihdamı genişlettiği, enflasyonu düşürdüğü, kayıt dışı ekonomiyi azaltarak vergi gelirlerini artırdığı verilerle ortaya konuyor. Rakamsal olarak bakılırsa, kredi kartı harcamalarındaki 1 liralık artış gayri safi yurtiçi hasılayı (GSYİH) 1,42 lira artırıyor. Yani kartlarla yapılan harcama sonucu artan talep, üretime ve GSYİH’ye yansıyor. Rapora göre, her 1.000 liralık nakit kullanımı yerine 1.000 liralık kredi kartı kullanımı, vergi gelirlerini 20 lira artırıyor. Ayrıca kredi kartları ile harcama yapılması istihdamı da artırıyor. Bu araştırmayı duyuran Bankalararası Kart Merkezi, kredi kartının kullanımını teşvik edecek reklam kampanyalarına başladı bile.

Parasal transferin boyutu

Durum böyleyken, “Bankalarla işim olmasın, cebimdeki kadar harcarım” diyenlere ne olacak? Yani kredi kartları ile birlikte empoze edilen “Önce al, sonra öde” modelini benimsemek istemeyen nakit ödemeyi seven tüketicilere?.. Araştırmalar, onlar için haberlerin pek iyi olmadığını gösteriyor. Tam da Türkiye’deki geniş kapsamlı raporun duyurulduğu sıralarda, Boston Federal Rezerv Bankası ve ABD Tüketici Ödemeleri Araştırma Merkezi (CPRC) baş ekonomistleri Scott Schuh, Oz Shy ve Joanna Stavins tarafından yapılan bir araştırma bu durumu gözler önüne seriyor. “Kredi Kartı Ödemelerinden Kim Kazanıyor, Kim Kaybediyor? (Who Gains and Who Loses from Credit Card Payments?)” başlıklı araştırma, dünya kredi kartı pazarında ilk kez bu soruyu sorması ve yanıtlaması açısından oldukça önem taşıyor. Araştırma, diğer ülkelerin kredi kartı pazarları açısından bir referans niteliğinde.

Araştırma, iki farklı sorundan yola çıkarak hazırlanmış. Birincisi, nakit ödeme yapan tüketicilerle kredi kartı ile ödeme yapan tüketiciler arasındaki parasal transferin boyutu. Diğeri ise, nakit ve kredi kartı kullanan düşük ve yüksek gelirli aileler arasındaki parasal transferin ne kadar olduğu. Basit ve modelsiz muhasebe metodolojisini takip eden ekonomistler, iki ödeme şeklini kredi kartı pazarından aldığı veriler, bireysel tüketim seçimleri ve mevcut fiyatlar üzerinden yıllık olarak hesaplamış.

Nakit ödeyen zarar ediyor


Araştırmanın sonuçları, nakit ödemeyi tercih edenlerin aleyhine bir tablo ortaya koyuyor. Verilerin analizine göre, ABD’de alışverişini nakit ödeyen her bir kişi, kredi kartı ile ödeme yapan bir kişi için her yıl 149 dolar ödemiş oluyor. Buna karşılık kredi kartı sahibi her bir kişi, nakit ödeyenlerin yarattığı toplam parasal transferden her yıl 1.333 dolar kabul etmiş oluyor. Bu transferin nedeni ise, verilen ödüllerin yanı sıra, bankaların perakendecilerden tedarik ettiği kredi kartı komisyonu, POS cihazı kirası gibi ücretlerin sadece kredi kartı kullanıcılarına değil, toplam satış rakamlarına yansıtılması. Bu durumda, nakit ödeyen tüketiciler, perakendecinin kredi kartı ödemeleri kabulünden kaynaklanan banka komisyonlarını karşılamak için, bir ürünün ederinden daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalıyor. Çünkü bu komisyonlar, kredi kartı kullanan tüketicilere ödül olarak geri dönüyor. Nakit ödeyenler ise bu ödülleri almadıkları için, ödüllerin bir kısmının tedarikini gerçekleştirmek onlara kalıyor.

Araştırmada elde edilen bu bulgular, Türkiye’de de günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız bir duruma ışık tutuyor. Tüketiciler için kredi kartları söz konusu olduğunda, ertelenen ödeme, ‘önce al sonra öde’, bonus puan, uçuş milleri ve diğer öğeler elbette baştan çıkarıcı. Ancak son birkaç yıldır, nakit alışveriş söz konusu olduğunda indirim yapmasını teklif ettiğiniz bir satıcı artık “Benim için fark etmez” diyerek indirimi tercih etmiyor.

Araştırmanın gelir düzeyi ile ilgili bölümünde ise, düşük gelirli ailelerden yüksek gelirli ailelere bir para akışının olduğu ortaya çıkarılmış. Eğer bütün aileler iki gelir grubuna ayrılırsa, düşük gelirli bir aile, yüksek gelirli bir aileye bankaların verdiği ödüller için yılda 8 dolar ödüyor. Her bir yüksek gelirli aile ise, düşük gelirlilerin oluşturduğu bu havuzdan yılda 430 dolar kazanıyor. Araştırmacılar, bu transferin büyüklüğü aile gelir seviyesi farklı kategorilere bölündüğünde bile oldukça yüksek olduğunu vurguluyor. Yıllık geliri 20 bin dolar ve altında olan düşük gelirli bir aile sisteme 21 dolar transfer ederken, yıllık geliri 150 bin dolar ve üstü olan bir aile havuzda biriken bu transferden 750 dolar kazanıyor. Gelir grupları arasındaki transferler, nakit ödeyenler ve kredi kartı ödeyenler arasındakilerden daha düşük. Çünkü bazı düşük gelirli aileler kredi kartı kullanırken, yüksek gelirliler nakit ödemeyi tercih edebiliyor.

Kredi kartı harcamalarındaki 1 liralık artış gayri safi yurtiçi hasılayı (GSYİH) 1,42 lira artırıyor. İktisadi yaşamı canlandırmak ve değer yaratmak açısından kredi kartı kullanımı, nakit para kullanmaktan daha etkin ve verimli.

Karın yüzde 79’unu nakit ödeyenler karşılıyor

Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri ise, bankaların, perakendeci komisyon ve masraflarından elde ettiği karın yüzde 79'unun nakit ödeme yapan tüketiciler tarafından ve nispi oranda da düşük gelirli nakit ödeyenlerden temin ediliyor olması. Yani, yüksek gelir grubundaki aileler, düşük gelirli olanlara göre kredi kartı harcamalarının doğal bir faydası olarak iki kat daha fazla fayda kazanıyor. Baş ekonomistler, perakendeciden alınan ödeme ve kredi kartı ödüllerinin ortadan kaldırıldığı zaman, ABD’deki refah oranını 0,15 ila 0,26 civarında yükseltebileceğini, aynı zamanda toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğinden kaynaklı nefreti engellemek için bir kümelenme modeli yaratılabileceğini savunuyorlar.

Araştırmacılar, bankaların ya da kredi kartı şirketlerinin kredi kartı pazarını düşük gelirliden yüksek gelirliye transfer amacıyla yaratıldığı gibi tepki oluşturacak bir şeyi söylemediklerine özellikle dikkat çekiyor. “Bu görüşü desteklemek için bir kanıtımız veya buna inanmak için bir sebebimiz yok” diyen baş ekonomistler, ancak, kredi kartı piyasasında yaşanan bu durumun, ABD vatandaşları, iş dünyası ve kamu politikaları düzenleyicilerinin önemli bir sorunu olduğunu da vurguluyor. Bu verilerin ışığında Türkiye’de de kredi kartlarının kullanımını teşvik ederken, nakit kullanan tüketiciler için çeşitli kolaylıklar sağlanması gerektiği de gözden kaçırılmaması gereken önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.


MALİYET FİYATLARA YANSITILIYOR


ABD’de, kredi kartı kabul edebilme ayrıcalığına sahip olmak için perakendeciler, ABD’li bankalara gerçekleştirdikleri satış üzerinden bir bedel ödüyor. Perakendecinin bankası, daha sonra tüketicinin kredi kartı bankasına belli bir oranda bir komisyon ücreti ödüyor. Araştırmada, bu nedenle perakendecilerin, kart ödemesini müşterilerinden çıkarma arayışında olduğuna dikkat çekiliyor. Perakendeciler, bu ödemeyi sadece kredi kartı ile ödeme yapan müşterilerinden çıkarmak isteyebiliyor. Ancak pratikte, kredi kartı şirketleri “fazla fiyat istemek yok kuralı” gereği bu ödemenin kredi kartı kullanıcıları tarafından yapılmasını istemiyor. Hatta ABD’deki perakendecilere bunu yapmak yasak. Bu nedenle pek çok perakendeci nakit ödemelerde indirim yapma konusunda gönülsüz davranıyor. Bunun yerine, perakendeciler, kredi kartı satışlarındaki komisyon ücretlerini ve masraflarını çıkarabilmek adına, perakende satış fiyatlarını tüm tüketiciler için yükseltmeyi tercih ediyor. Tüm tüketiciler için yapılan perakende satış fiyatı artışı, kredi kartı ile ödeme yapan tüketicilerin, kredi kartı ile ödeme yapmak istemeyen tüketiciler tarafından sübvanse edilmesini sağlıyor.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...