Haber: Bahar Öztop, Turkishtime, Ocak 2009
Türkiye’de
yaşayıp da bu kelimeyi hiç duymayan ya da anlamını bilmeyen
televizyon seyircisi yok gibidir. Ancak, bu kelimenin aslında 3
milyar liralık bir yatırım mecrasının anahtar deliği olduğunu
herkes bilmez. Son aylarda bir yandan ölçümlerin doğruluğu ve
neden 16 yıldır aynı şirket tarafından yapıldığı, diğer
yandan da ölçümleri yapan şirketi görevlendirme yetkisinin hangi
kurumların elinde olması gerektiği tartışılıyor.
Aslında,
reyting meselesi Türkiye için yeni bir gündem değil. Özel
kanalların sayısının artmasıyla beraber, reklam verenler, TV
kanalları, reklam ajansları ve medya şirketlerinin, tüm dünyada
olduğu gibi reklam faaliyetlerini yürütebilecekleri ortak bir
değerlendirme birimine ihtiyaç duymasıyla başlıyor tartışmalar.
Bu amaçla, 1992 yılında Televizyon İzleme ve Araştırma Komitesi
(TİAK) kuruluyor. Aynı yıl bir ölçümleme ihalesi açılıyor.
İhaleye dünya genelinde bu ölçümleri yapan dört ana şirket
katılıyor. AGB, TNS Piar, Nielsen ve GfK. İhaleyi 10 yıllığına
AGB alıyor. O dönemde AGB’nin sonuçlarının hatalı olduğunu
savunan Star TV’nin sahibi Cem Uzan, Nielsen şirketine yıllık 1
milyon dolar ödeyerek ayrı bir ölçümleme yaptırıyor. Ancak,
sonuçlar AGB’ninkilere benzer çıkınca Uzan, Nielsen ile
çalışmaktan vazgeçiyor.
Bugüne
gelindiğinde ise yine reyting tartışmaları var. AGB’nin görev
süresi 2010’da dolacak. Gerekli ihale ise 2009 yılı içinde
açılacak. Fakat bu kez olayın tarafları ve boyutu daha
karmaşık... Yine AGB ölçümlerinin güvenilirliğiyle ilgili
ciddi eleştiriler var. TV kanalları ve yapımcılar, reyting
ölçümlerinde çıkar amaçlı manipülasyon yapıldığını iddia
ediyor. Eleştirenlerin başını, program yapımcılarının yanı
sıra TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve Radyo Televizyon Üst
Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman çekiyor. Şahin, ağırlıklı
izleyicisi Anadolu’da olan TRT’nin izlenirliğinin doğru
ölçümlendirilmediğini, bu nedenle TRT’nin reklamverenlerin
bütçelerinden gerekli payı alamadığını savunuyor. Durumun
böyle devam etmesi halinde sistemden çekilecekleri uyarısında
bulunan Şahin, dünya kupası finallerinde bile TRT’nin ilk 10 TV
kanalı arasına girememesinin imkansız olacağını dile getiriyor.
RTÜK Başkanı Akman da, Ege Bölgesi’nde ölçümlerde birinci
çıkan yerel kanalın, aslında o dönemde kapalı olduğunu
söyleyerek, ölçümlere güvenmediğini açıkça dile getiriyor.
Akman ve Şahin, sonuçların Türkiye’nin genelini yansıtmadığı
ve bu araştırmaları yapan kuruluşların TİAK değil de, RTÜK
tarafından denetlenmesi konusunda hemfikir. Peki bu iddialar gerçeği
yansıtıyor mu? Denetleme işi kimin elinde olmalı? İzleme
ölçümleri ve araştırmaları dünyada nasıl yapılıyor? TİAK
üyeleri kimler ve süreci nasıl yönetiyorlar?
Bir:
Ölçümlemeyi özerk bir kurum yapmalı
![]() |
Prof. Dr. Ali Atıf Bir |
Tartışmada
konuyu en net haliyle ortaya koyabilecek isimlerden biri hiç
kuşkusuz 11 yıl boyunca TİAK’ta AGB’yi bilimsel olarak
denetleme işini üstlenen Prof. Dr. Ali Atıf Bir. Sistem Türkiye’ye
uygulanmaya başladığı günden itibaren içinde olan Bir’e göre
konu yeterince araştırılmadan yazılıyor ve bunun nedeni de
tartışmaların odak noktasında herkesin bildiği ama bir türlü
dile getirmediği bir durum. Bir, bu tartışmaların esasen Başbakan
Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki savaştan kaynaklandığını
iddia ediyor. Erdoğan ölçümleme işinin denetlenmesinin ve
lisansların dağıtılmasının RTÜK tarafından
gerçekleştirilmesini istiyor. Bir’e göre, bu işin yönetimini
ne TİAK ne de RTÜK yapmalı. Prof. Bir’in bu konudaki çözüm
önerisi, acilen Televizyon Ölçümleme Kurulu’nun (TÖK) hayata
geçirilmesi. Bir, bu fikrini şöyle açıklıyor: “Denetleme ve
görevlendirme işini ‘özerk’ olarak yapacak bir kuruma ihtiyaç
var. Rekabet Kurulu’na benzeri bir yapıda, acilen Televizyon
Ölçümleme Kurulu (TÖK) adında, yasayla hazırlanmış özerk bir
yapı oluşturulması gerekiyor. Yönetim asla özel sektörün
elinde olmasın diyorum ben. Ayrıca RTÜK de özerk bir kurum değil,
çünkü politika ve siyasetten çok etkilenen bir kurum. Dolayısıyla
da hükümetler değiştikçe, modeli değiştirmek isteyenler
olacaktır.”
16
yıldır reyting ölçümleriyle ilgili bütün verileri yakından
takip ettiğini belirten deneyimli isim, Türkiye’nin örnekleme
yönteminin değişik olduğunu ve AGB’nin yaptığı araştırmada
esas sorunun örnekleme yönteminden kaynaklanabileceğini iddia
ediyor.
ALİ ATIF BİR, REYTİNG ÖLÇME İŞİNİN NE TİAK NE DE RTÜK TARAFINDAN YAPILMASINI DOĞRU BULUYOR. GFK TÜRKİYE YÖNETİCİ ORTAĞI ORHUN, SEKTÖR SORUNLARINI KENDİ İÇİNDE ÇÖZECEĞİNİ BELİRTİP TİAK’IN YOLUNA DEVAM ETMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTİYOR. TİAK’IN GÖREVLENDİRDİĞİ AGB’NİN GENEL MÜDÜRÜ ARZU EDER İSE, BU KONUDA TARAFSIZ.
ALİ ATIF BİR, REYTİNG ÖLÇME İŞİNİN NE TİAK NE DE RTÜK TARAFINDAN YAPILMASINI DOĞRU BULUYOR. GFK TÜRKİYE YÖNETİCİ ORTAĞI ORHUN, SEKTÖR SORUNLARINI KENDİ İÇİNDE ÇÖZECEĞİNİ BELİRTİP TİAK’IN YOLUNA DEVAM ETMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTİYOR. TİAK’IN GÖREVLENDİRDİĞİ AGB’NİN GENEL MÜDÜRÜ ARZU EDER İSE, BU KONUDA TARAFSIZ.
59
milyon kişi temsil ediliyor
![]() |
AGB Nielsen Media Research Türkiye Genel Müdürü Arzu Eder |
Peki
AGB Nielsen’in örnekleme yöntemi nasıl?Araştırma, nüfusu 20
binin üzerindeki kentsel yerleşim bölgelerinde, TV ve telefonu
bulunan 2 bin 500 haneye konulan people-meter denen reyting ölçüm
cihazlarıyla gerçekleşiyor. Yani araştırmada yaklaşık olarak
10 bin denek var. TV izleme ölçüm araştırması, Türkiye’yi
temsil niteliğine sahip 34 il ve 41 ilçeyi kapsıyor ve 5 yaş
üzeri 59 milyon kişiyi temsil ediyor. Turkishtime’a açıklama
yapan AGB Nielsen Media Research Türkiye Genel Müdürü Arzu Eder,
panel büyüklüğünün, analiz edilmek istenen hedef kitlelerin
özelliklerinin, reklam ve TV sektörünün bu araştırma için ne
kadar bütçe ayıracakları ile ilgili olduğunu belirtiyor. Eder’e
göre, çok daha küçük bir örneklem ile tüm ülkeyi temsil etmek
de mümkün. Ancak küçük panellerde cinsiyet, yaş gibi kırılmalar
bazında analiz gücü azalabilir. Genel müdür, örneklemin
büyütülmesi, yaygınlaştırılması gibi konuların işin sahibi
olan TİAK’ın talep ve finanse etmesiyle ilgili olduğunu
belirtiyor.
Dünyada
da TİAK’lar var
Eder’in
verdiği bilgilerden TİAK’ın yetki alanı da net olarak
anlaşılıyor. “Türkiye’de TV izleyici ölçümlemesi, TİAK
tarafından görevlendirilen teknik komite ve TİAK denetçisi
tarafından belirlenmiş teknik şartnameler çerçevesinde
yapılıyor. Örneklem büyüklüğü, iller, temsil edilecek evren,
panel kompozisyonunda kullanılacak temel değişkenler ve raporlama
kriterlerini TİAK belirler” diyor. Ancak Eder, AGB Nielsen’in TV
izlevici ölçümlemesi yaptığı tüm ülkelerde aynı sistemi
uyguladığının da altını çiziyor. AGB bugün dünyada reklam
harcamasının yüzde 75’inin gerçekleştiği 31 ülkede toplam 58
bin 835 hanede televizyon izleyici ölçümlemesi yapıyor. Eder,
dünyada da TİAK benzeri kuruluşların olduğunu belirtiyor.
Eder’in
verdiği bilgiye göre, bir ülkede TV izleme ölçüm
araştırmalarının olgunlaşması ile birlikte o ülkede reklam
sektörünün dinamikleri bir araya gelerek TV izleyici ölçüm
araştırmalarının yapılacağı teknik şartnameyi belirlemek
üzere JIC (Joint Industry Commitee) tabir edilen komite kuruluyor.
Aynı Türkiye’de olduğu gibi reklamverenler, TV kanalları,
reklam ajansları ve medya şirketlerinden oluşan bu komite sektörün
kullanacağı TV izleme ölçüm araştırmalarının ne şekilde
yapılması gerektiğini belirliyor.
Neden
16 yıldır AGB?
Genel
Müdür Arzu Eder, AGB’nin 16 yıldır bu işi yürütmesinin
ardında neden arayanlara da şöyle yanıt veriyor: “1992
yılındaki ihale 10 yıllığına kazanılmıştı. 2002’de ise
yeni bir ihale açılmadı. AGB Nielsen dünyada bu işi yapan birkaç
şirketten biri zaten. Ayrıca, etkinlik alanı sadece televizyon
izleyici ölçümleri olan ve tüm enerjisi ve kaynaklarıyla sadece
bu alanda yatırım yapan dünyadaki tek araştırma firması… Bu
iş ciddi emek isteyen bir iştir; sürekli değişiklik yapmak
sektöre yarar sağlamaz.”
Eder,
2009 yılında açılacak ihaleye katılacaklarının altını
çizerek, “AGB Nielsen, işin ihale edilmesini kim üstlenir ya da
denetlerse denetlesin, TV izleyici ölçümlemesini, güvenilir,
bağımsız ve şeffaf bir şekilde tüm dünyada ve Türkiye’de
başarıyla uygulayan şirket. Üstelik Türkiye’deki bunca yıllık
tecrübemiz de çok değerli” diyor. Genel Müdür Eder’e, aynı
anda birkaç şirketin araştırma ve raporlama yapması halinde,
ortaya sağlıklı bir tablo çıkacağını” soruyoruz. Şöyle
cevap veriyor: “Televizyon izleyici ölçümlemesinin amacı, TV
kanalları, reklamverenler ve medya planlama şirketlerine reklam
faaliyetlerini yürütebilecekleri ortak bir değerlendirme birimi
sağlamak. Bu birim, aynı para birimi gibi, her ülkede tek
olduğunda sağlıklı bir tablo ortaya çıkar ve birimin sayısı
artınca yalnızca karmaşa oluşur.”
İhale
için şirketlere davet gitmesi gerekiyor
Peki
olayın diğer cephesinde durum nasıl? 1934 yılından beri pazar
araştırmaları hizmeti sunan Almanya’nın en büyük, dünyanın
4’ncü büyük araştırma grubu GFK ve dünya genelinde 70’ten
fazla ülkede 9 farklı sektörde araştırmalarını sürdüren TNS
Piar gerçekten haksızlığa uğradı mı? Burada hemen bir
parantez açmak gerekiyor. TNS Piar, 1997 yılından bu yana Basın
İzleme ve Araştırma Komitesi’nin yetkilendirmesiyle “Türkiye
Basın Okurluk” araştırmasını gerçekleştiriyor. TNS Piar’dan
reyting tartışmaları üzerine yapılan basın açıklamasında,
“İhale açılmasına karar verilen durumlarda, araştırma
şirketleri, ihalelere davet edilmeleri durumunda öncelikle, mevcut
altyapı ve finansal donanımlarını gözden geçirerek, ihale
şartnamesinde talep edilen koşulları yerine getirip
getiremeyeceklerini değerlendirip, bu çerçevede teklif verip
vermeyeceklerine karar verirler” deniliyordu. Yani TNS Piar,
TİAK’ın yeni bir ihale açması halinde bir değerlendirme
sürecine girip, ihaleye katılıp katılmayacağı konusunda karar
verecek. Araştırma şirketleri, ancak ihale şartnamesi kendilerine
gönderildiği takdirde ihaleye katılım sürecini başlatabiliyor.
Minimum
3 ay hazırlanma süresi gerekiyor
![]() |
GFK Türkiye yönetici ortağı Ali Levent Orhun |
GFK
Türkiye yönetici ortağı Ali Levent Orhun, 1992’deki ihale
süreci ve koşulları açısından bir sorun yaşanmadığını, bu
kararın ve 2002’de ihale açılmamasının komitenin takdir hakkı
olduğunu belirtiyor. GFK, Avrupa’da TV izleme ölçümleri
konusunda 16 ülkede 18 binden fazla hanede telecontrol sistemini
uyguluyor. Kuzey Amerika ile birlikte 30’dan fazla ülkede medya
araştırma hizmeti veriyor. Orhun, 2009’da açılacak ihaleye
katılacaklarını söyleyerek, “Bizim en önemli beklentimiz ihale
üzerinde çalışabileceğimiz yeterli zamanın bize tanınmasıdır.
Bu süreyi de minimum 3 ay olarak öngörüyoruz” diyor.
ürkiye’nin,
araştırma uygulamaları bakımından dünya ile aynı seviyede
olduğunu kaydeden Orhun, dünyada kullanılan en ileri teknoloji,
araştırma teknikleri ve analiz sistemlerinin Türkiye’de de
yaygın olarak kullanıldığını ifade ediyor.
Bu
mesele özel sektörün konusu
Peki,
RTÜK’ün reyting yasasına eklenmesi planlanan bir maddeyle TİAK
yerine yetkilendirilmesini nasıl değerlendiriyor GFK? Orhun, “Bu
işin RTÜK’e verilmesini doğru bulmuyoruz. Bu mesele özel
sektörün konusudur ve TV izleme araştırmaları denetleme amacıyla
yapılmıyor. Araştırma sektörünün ne bu ölçümlemede, ne de
diğer ölçümlemelerde kamu denetimine girmesini doğru bulmuyoruz.
Dünyada da örneği yoktur. RTÜK sosyal ve medya araştırmalarını
kendi bütçesinden yine araştırma sektöründen destek alarak
gerçekleştirebilir. Örneğin araştırma dünyasında farklı
mecraları tek denekle (single source) yüksek sayıda örnekleme
giderek ölçen, kırsal bölgeleri de içine alacak şekilde
araştırma uygulamaları yapılmakta. RTÜK radyo ve TV ile ilgili
kamuya hizmet edecek, farklı mecra ve hedef kitleleri içeren
araştırmaları planlama ve gerçekleştirme özgürlüğüne sahip”
diyor.
Orhun’a
göre, serbest piyasa koşulları geçerli olduğu sürece piyasa
kendi sorunlarını dış müdahaleler olmaksızın çözme
yeteneğine sahip.
Çolakoğlu
sert çıkıyor

Çolakoğlu’nun
ölçümün doğru yapılmadığı iddialara da tepkisi var: “Bu
ölçümün doğru olmadığını söylemek en hafif tabiriyle
ahmaklık. Sen bunun doğru yapılmadığını savunduğun zaman bu
iş için Türkiye’de 3 milyar dolar, dünyada bu iş için 500
milyar dolar harcayan reklam verenlerin paralarını nereye
harcadıklarını bilmeyen salaklar olduğunu iddia ediyorsun.
Sapmalar elbette her türlü araştırmada olur. Ama istatistik
bilimi zaten bir bütünü temsil etmek üzere, bunun belli orandaki
bir parçasının alınıp buradan yola çıkılmasıdır.”
Sistemin
bir sorunu varsa da, bunu kendi içinde düzelteceğini belirten
Çolakoğlu, buna karşın sistemin baştan aşağı ele alınmasını
gerektiren bir durumu olduğunu da vurguluyor. Çolakoğlu’na göre,
bu durumun saçma sapan tartışma konusu yapılmasının tek bir
sebebi var: “Doğru düzgün televizyon programı yapmasını
bilmeyenler yeterli izleyici sayısına ulaşamadıkları için
reklamdan yeterli payı alamıyorlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder