27 Oca 2009

TESCİL ÇOK, MARKA YOK!


Türk Patent Enstitüsü’ne 2007’de toplam 72 bin 633 marka başvurusu yapıldı. Türkiye marka başvurusu sıralamasında ilk 10’da ama dünya ölçeğinde Türk markaları hala yok.


Haber: Bahar Öztop, Turkishtime, Ocak 2009

Bir alana bir bedava! Üç ay boyunca yüzde 50 indirim! İsteyene hazırı var! Yanlış anlamayın. Bu reklam kampanyaları ne bir hipermarkete, ne bir teknoloji mağazasına, ne de bir giyim firmasına ait. Bunlar, Türkiye’deki marka-patent tescil firmalarının internet ortamında kullandıkları reklam sloganları.
Küreselleşmenin ve dolayısıyla erişebilirliğin artmasıyla birlikte tüketimin giderek önemli kıldığı bir değere dönüşüyor markalaşma. Türkiye de bu dönüşüm sürecine hızlı adapte olan ülkelerden… Marka başvuru sayısı ve çeşidiyle birlikte, marka tescil şirketlerinin sayısı ve dolayısıyla da kampanyaları her geçen gün artıyor. 100 liradan başlayan fiyatlar ve taksit seçenekleriyle, indirimlerle ve hatta internet üzerinden yapılan başvurularla bir marka sahibi olabilmek mümkün artık ülkemizde.
Türk Patent Enstitüsü’nün (TPE) verilerine göre, 2007’de Türkiye’den yapılan başvuru sayısı 58 bin 713. Yurtdışı adresli şirketlerin başvuru sayılarıyla birlikte bu rakam 72 bin 633’ü buluyor. Bu verilerle Türkiye, WIPO-Dünya Fikri Haklar Örgütü’nün yayımladığı marka tescili sayısı bakımından ilk ona giriyor.
Peki ama markalaşma bunun neresinde? Bir yılda marka başvurusu yapılıp tescili alınan kaç marka, gerçekten değer kazanarak üretim ve tüketim zinciri içinde yer bulabiliyor?

Markalaşma yatırımı düşük
Bu soruyu yanıtlayabilmek için markalaşmanın temel gereksinimi olan reklam yatırımlarına bakmak gerekiyor. Çünkü gözle görülür bir markayı yaratma sürecinde reklam mecrasıyla işbirliği kaçınılmaz. Türkiye’de sadece 2007’de 58 bin 713 başvuru yapıldığını ve daha önceki yıllara ait başvuruları da kapsayan 40 bin 757 markanın tescil edildiğini düşündüğümüzde, dev bir reklam yatırım pastası da ortaya çıkmış olmalı. Ancak, reklam yatırımlarına baktığımızda yılda ortalama yüzde 20 artış olduğu görülse de, yatırım miktarları bu oranı karşılayacak büyüklükte değil. 2007’de 3,3 milyar lira olan reklam yatırımının, 2008 yılını 4 milyar lirayı bularak kapatacağı öngörülüyor. Bu bütçeye bakıldığında da, reklam pastasının büyük bir bölümünü gıda, banka, kuyum, GSM operatörleri gibi zaten var olan markaların oluşturduğunu görüyoruz.
Adres Patent Genel Müdürü Ali Çavuşoğlu
Adres Patent Genel Müdürü Ali Çavuşoğlu, Türkiye’de markalaşma denen kavramın yüzde 80’lere varan oranda sadece tescil aşamasında kaldığını, markaya kurumsal kimlik kazandırma oranının ise çok düşük olduğunu söylüyor.
Patentofisim yetkilisi Soner Paker de, müvekkillerin bazılarının tescilli markalarını hemen kullanmak yerine, daha sonraki projelerinde kullanmak üzere saklı tutabildiklerini ya da marka sahiplerinin daha marka tescil aşamasındayken ticari faaliyetlerini sona erdirdiklerini belirtiyor. Paker, bu nedenle tescilli olan markaların bir kısmının hiç kullanılmadığına, bir kısmının da ileride kullanılmak üzere bekletildiğini söylüyor. Paker’e göre, Türkiye’de sınai mülkiyet konusunda marka tescilinin öneminin ancak 5 yıl önce anlaşılması, bugün marka başvurularının sayısının fazla olmasında önemli bir etken. Yeni başvuruların bu kadar yüksek olmasının nedenlerinden biri de firmaların birçoğunun yıllardır kullandığı markalarını yeni tescil ettiriyor olmaları.
Peki tescili yapılan bu markaların ne kadarı ete kemiğe bürünüp, piyasada tüketici ile buluşabilecek aşamaya gelebiliyor? 


Türkiye’de 4 veya 4’ten fazla markaya sahip firma sayısı yaklaşık 20 bin. Bu 20 bin firmanın marka sayısı ise 150 bin civarında. Asıl önemli olan hiç marka tescili yaptırmamış 900 bin firmanın en az 1 markaya sahip olmasını sağlamak.


Çavuşoğlu, Türkiye’de 2008 yılı sonuna kadar tescil başvurusu yapılan yerli marka sayısının yaklaşık 450 bin civarında olduğunu, ancak bu başvuruların yüzde 40‘a yakın bölümünün ya reddedildiğini ya da tescil kararı verilmesine rağmen takipsizlikten dolayı işlemden kaldırıldığını dile getiriyor. Yani, bu durumda gerçek anlamda tescil edilen marka sayısı yaklaşık 250 bin. Tescil edilen markaların birçoğunun alt marka olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, bu markaların yüzde 90’a yakınının reklam gücü olmayan firmalara ait olduğu için, markaların kullanılmadığı düşünülse de bu markaların ürünleri piyasada tüketiciyle buluşuyor.

900 bin tescilsiz firma var
Çavuşoğlu’nun dikkat çektiği bir başka durum da, Türkiye’nin marka başvurusunda dünyada ilk 10’da olmasına rağmen, hala hiç marka tescili yaptırmamış firma sayısının yaklaşık 900 bin civarında olması. Marka başvurularının pek çoğunun aynı firmalar tarafından yapıldığının altını çizen Çavuşoğlu, şu ilginç tespiti yapıyor: “Türkiye’de 4 veya 4’ten fazla markaya sahip firma sayısı yaklaşık 20 bin. Bu 20 bin firmanın marka sayısı ise 150 bin civarında. Yani pareto yasası burada da geçerli olmuş. Asıl önemli olan hiç marka tescili yaptırmamış 900 bin firmanın en az 1 markaya sahip olmasını sağlamak.”
TPE’nin verilerini incelediğimizde markalaşmanın destekleyicisi diğer öğelerde de eksikler olduğunu görüyoruz. Türkiye’de patent ve tasarım başvuru ve tescil sayısı, marka başvurularından çok çok daha az. 2007 yılında yerli patent başvuru sayısı bin 838 iken, endüstriyel tasarım başvurusu 29 bin 109. Bu da Türkiye’de markalaşma oranının düşüklüğüne dair ciddi bir kanıt aslında.
Çavuşoğlu, markalaşmanın sadece ürünü tescil ettirmek anlamına gelmediğini, aynı zamanda ürüne farklılık katmak, tasarımda yenilikler yapmak, tüketiciye hitap eden reklamlar, sosyal sorumluluk projelerinin gerçekleşmesiyle birlikte mümkün olabileceğini söylüyor.


Patentofisim.com Yetkilisi Soner Paker


Patentofisim.com web portalı ile patent konusunda online hizmet verebilen tek kurum olduklarını belirten Soner Paker, markalaşma yolunda ilk adım olan tescil işleminden sonra öncelikle markanın izlenmesi ve benzerlerinden korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Paker, bunun sonrasında reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık verilmesinin şart olduğunu kaydediyor.



INFO
Tescil başvurusu yapmak yeterli değil
Adres Patent Genel Müdürü Çavuşoğlu’nun marka başvuruları yapacak kişi ya da kurumlara bir de uyarısı var. Çavuşoğlu, bazı firmaların tescil kuruluşlarına gelmeden kendilerinin tescil başvurusu yaptığını, ancak marka vekili olmadan yapılan başvuruların birçoğunda firmaların haklarını eksik aldıklarını belirtiyor. Çavuşoğlu, marka tescilinin sadece bir dilekçeyi doldurup Türk Patent Enstitüsü’ne göndermekten ibaret olmadığına ve pek çok spesifik konuyu barındırdığına da dikkat çekiyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...