Türk Patent
Enstitüsü’ne 2007’de toplam 72 bin 633 marka başvurusu
yapıldı. Türkiye marka başvurusu sıralamasında ilk 10’da ama
dünya ölçeğinde Türk markaları hala yok.
Haber: Bahar Öztop, Turkishtime, Ocak 2009
Bir alana bir
bedava! Üç ay boyunca yüzde 50 indirim! İsteyene hazırı var!
Yanlış anlamayın. Bu reklam kampanyaları ne bir hipermarkete, ne
bir teknoloji mağazasına, ne de bir giyim firmasına ait. Bunlar,
Türkiye’deki marka-patent tescil firmalarının internet ortamında
kullandıkları reklam sloganları.
Küreselleşmenin ve
dolayısıyla erişebilirliğin artmasıyla birlikte tüketimin
giderek önemli kıldığı bir değere dönüşüyor markalaşma.
Türkiye de bu dönüşüm sürecine hızlı adapte olan ülkelerden…
Marka başvuru sayısı ve çeşidiyle birlikte, marka tescil
şirketlerinin sayısı ve dolayısıyla da kampanyaları her geçen
gün artıyor. 100 liradan başlayan fiyatlar ve taksit
seçenekleriyle, indirimlerle ve hatta internet üzerinden yapılan
başvurularla bir marka sahibi olabilmek mümkün artık ülkemizde.
Türk Patent
Enstitüsü’nün (TPE) verilerine göre, 2007’de Türkiye’den
yapılan başvuru sayısı 58 bin 713. Yurtdışı adresli
şirketlerin başvuru sayılarıyla birlikte bu rakam 72 bin 633’ü
buluyor. Bu verilerle Türkiye, WIPO-Dünya Fikri Haklar Örgütü’nün
yayımladığı marka tescili sayısı bakımından ilk ona giriyor.
Peki ama markalaşma
bunun neresinde? Bir yılda marka başvurusu yapılıp tescili alınan
kaç marka, gerçekten değer kazanarak üretim ve tüketim zinciri
içinde yer bulabiliyor?
Markalaşma
yatırımı düşük
Bu soruyu
yanıtlayabilmek için markalaşmanın temel gereksinimi olan reklam
yatırımlarına bakmak gerekiyor. Çünkü gözle görülür bir
markayı yaratma sürecinde reklam mecrasıyla işbirliği
kaçınılmaz. Türkiye’de sadece 2007’de 58 bin 713 başvuru
yapıldığını ve daha önceki yıllara ait başvuruları da
kapsayan 40 bin 757 markanın tescil edildiğini düşündüğümüzde,
dev bir reklam yatırım pastası da ortaya çıkmış olmalı.
Ancak, reklam yatırımlarına baktığımızda yılda ortalama yüzde
20 artış olduğu görülse de, yatırım miktarları bu oranı
karşılayacak büyüklükte değil. 2007’de 3,3 milyar lira olan
reklam yatırımının, 2008 yılını 4 milyar lirayı bularak
kapatacağı öngörülüyor. Bu bütçeye bakıldığında da,
reklam pastasının büyük bir bölümünü gıda, banka, kuyum, GSM
operatörleri gibi zaten var olan markaların oluşturduğunu
görüyoruz.
Adres Patent Genel Müdürü Ali Çavuşoğlu |
Adres Patent Genel
Müdürü Ali Çavuşoğlu, Türkiye’de markalaşma denen kavramın
yüzde 80’lere varan oranda sadece tescil aşamasında kaldığını,
markaya kurumsal kimlik kazandırma oranının ise çok düşük
olduğunu söylüyor.
Patentofisim
yetkilisi Soner Paker de, müvekkillerin bazılarının tescilli
markalarını hemen kullanmak yerine, daha sonraki projelerinde
kullanmak üzere saklı tutabildiklerini ya da marka sahiplerinin
daha marka tescil aşamasındayken ticari faaliyetlerini sona
erdirdiklerini belirtiyor. Paker, bu nedenle tescilli olan markaların
bir kısmının hiç kullanılmadığına, bir kısmının da ileride
kullanılmak üzere bekletildiğini söylüyor. Paker’e göre,
Türkiye’de sınai mülkiyet konusunda marka tescilinin öneminin
ancak 5 yıl önce anlaşılması, bugün marka başvurularının
sayısının fazla olmasında önemli bir etken. Yeni başvuruların
bu kadar yüksek olmasının nedenlerinden biri de firmaların
birçoğunun yıllardır kullandığı markalarını yeni tescil
ettiriyor olmaları.
Peki tescili yapılan
bu markaların ne kadarı ete kemiğe bürünüp, piyasada tüketici
ile buluşabilecek aşamaya gelebiliyor?
Türkiye’de 4 veya 4’ten fazla markaya sahip firma sayısı yaklaşık 20 bin. Bu 20 bin firmanın marka sayısı ise 150 bin civarında. Asıl önemli olan hiç marka tescili yaptırmamış 900 bin firmanın en az 1 markaya sahip olmasını sağlamak.
Çavuşoğlu, Türkiye’de
2008 yılı sonuna kadar tescil başvurusu yapılan yerli marka
sayısının yaklaşık 450 bin civarında olduğunu, ancak bu
başvuruların yüzde 40‘a yakın bölümünün ya reddedildiğini
ya da tescil kararı verilmesine rağmen takipsizlikten dolayı
işlemden kaldırıldığını dile getiriyor. Yani, bu durumda
gerçek anlamda tescil edilen marka sayısı yaklaşık 250 bin.
Tescil edilen markaların birçoğunun alt marka olduğunu söyleyen
Çavuşoğlu, bu markaların yüzde 90’a yakınının reklam gücü
olmayan firmalara ait olduğu için, markaların kullanılmadığı
düşünülse de bu markaların ürünleri piyasada tüketiciyle
buluşuyor.
900 bin tescilsiz
firma var
Çavuşoğlu’nun
dikkat çektiği bir başka durum da, Türkiye’nin marka
başvurusunda dünyada ilk 10’da olmasına rağmen, hala hiç marka
tescili yaptırmamış firma sayısının yaklaşık 900 bin
civarında olması. Marka başvurularının pek çoğunun aynı
firmalar tarafından yapıldığının altını çizen Çavuşoğlu,
şu ilginç tespiti yapıyor: “Türkiye’de 4 veya 4’ten fazla
markaya sahip firma sayısı yaklaşık 20 bin. Bu 20 bin firmanın
marka sayısı ise 150 bin civarında. Yani pareto yasası burada da
geçerli olmuş. Asıl önemli olan hiç marka tescili yaptırmamış
900 bin firmanın en az 1 markaya sahip olmasını sağlamak.”
TPE’nin verilerini
incelediğimizde markalaşmanın destekleyicisi diğer öğelerde de
eksikler olduğunu görüyoruz. Türkiye’de patent ve tasarım
başvuru ve tescil sayısı, marka başvurularından çok çok daha
az. 2007 yılında yerli patent başvuru sayısı bin 838 iken,
endüstriyel tasarım başvurusu 29 bin 109. Bu da Türkiye’de
markalaşma oranının düşüklüğüne dair ciddi bir kanıt
aslında.
Çavuşoğlu,
markalaşmanın sadece ürünü tescil ettirmek anlamına
gelmediğini, aynı zamanda ürüne farklılık katmak, tasarımda
yenilikler yapmak, tüketiciye hitap eden reklamlar, sosyal
sorumluluk projelerinin gerçekleşmesiyle birlikte mümkün
olabileceğini söylüyor.
![]() |
Patentofisim.com Yetkilisi Soner Paker |
Patentofisim.com web
portalı ile patent konusunda online hizmet verebilen tek kurum
olduklarını belirten Soner Paker, markalaşma yolunda ilk adım
olan tescil işleminden sonra öncelikle markanın izlenmesi ve
benzerlerinden korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Paker, bunun
sonrasında reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık
verilmesinin şart olduğunu kaydediyor.
INFO
Tescil başvurusu
yapmak yeterli değil
Adres Patent Genel
Müdürü Çavuşoğlu’nun marka başvuruları yapacak kişi ya da
kurumlara bir de uyarısı var. Çavuşoğlu, bazı firmaların
tescil kuruluşlarına gelmeden kendilerinin tescil başvurusu
yaptığını, ancak marka vekili olmadan yapılan başvuruların
birçoğunda firmaların haklarını eksik aldıklarını belirtiyor.
Çavuşoğlu, marka tescilinin sadece bir dilekçeyi doldurup Türk
Patent Enstitüsü’ne göndermekten ibaret olmadığına ve pek çok
spesifik konuyu barındırdığına da dikkat çekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder