Onlar, Türkiye’nin yaşadığı en sancılı ekonomik krizlerde yatırım yapmaktan korkmadı ve büyüme kararı aldı. Bu strateji onları kendi sektörlerinin en üst sıralarına taşıdı. İşte, yükselen şirketlerden kriz atlattıran tüyolar…
-Bahar Öztop-Turkishtime, Kasım 2008
Amerika’dan sert esen kriz rüzgârı Avrupa’yı kastı kavurdu. Ekonomik krizler konusunda talihi ‘dejavulara alışık’ olmaktan başka bir tarafa dönemeyen Türkiye’de ise ‘bu rüzgâr bize ulaşırsa ne yaparız?’ kafalardaki esas soru işte bu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2008’in ocak-mayıs döneminde iş yeri kapanma oranları son 25 yılın en yüksek seviyesini buldu bile. Açılan her 100 işyerine karşılık 54 işyeri; açılan her 100 ticari küçük işyerine karşılık 148 işyeri kapısına kilit vurdu. Rakamlar yavaş yavaş ekonominin en sıkıntılı dönemlerinden biri olan 2001 krizine benzemeye hatta kapanan işyeri verilerinde olduğu gibi onları aşmaya başlardı. Zira, 2001 krizinde bile açılan 100 şirkete karşılık kapanan şirket sayısı 35’ti.
Bugün gelinen noktada genel çerçeve böyleyken, ekonominin motoru olan Türk şirketleri kendi sektöründe sonraki adımı görememekten korkuyor ve bu nedenle her duruma karşı tetikte…Yöneticiler ise harıl harıl hesap yapıyor; senaryolar en kötü durumlar üzerine bina ediliyor. Ancak, ‘her kötü şeyin bir de iyi tarafı vardır’ gözüyle olaya bakacak olursak, aslında artık Türk şirketlerinin ülkemizde art arda yaşanan krizlerden çıkardıkları derslerle kendi kalkanlarını yarattıkları rahatlıkla söylenebilir.
Kiğılı, Koton, Ağaoğlu, Simit Sarayı, Boyner, Pronto Tour, Sandalyeci, Doğan Grubu, Tepe Mobilya, Tariş, Sanko, Ode Yalıtım, Ayakkabı Dünyası, Tepe Grubu, Damat-Tween, Baymak, Ziylan Ayakkabı gibi krizlere karşı ayakta kalabilen ve büyüyen onlarca Türk şirketinin öyküsünün de bu tablodaki yerini alması lazım.
Cumhuriyetin ilk yıllarından 2001 yılına kadar 14 ekonomik kriz atlatan özel sektör, 2001 kriziyle birlikte artık kendi çözümünü yaratacak sistemleri geliştirmeye odaklandı. Krizlere karşı soğukkanlı davranan Türk yöneticiler, ekonominin dalgalanmalarından etkilenmeyecek stratejiler kurarak dışa dönük çözümler geliştirdi.
Bu öykünün içinde Krizden ciddi hasarlar alıp iflas noktasına sürüklenirken firmaların yanı sıra fırsatları iyi değerlendirerek küllerinden yeniden doğmayı başaranların da yeri var. Hiç yabana atılamayacak kadar çok sayıda Türk şirketi, krizlere rağmen, zor dönemleri başarıyla atlattı, hatta bugün sektörünün en önemli oyuncuları arasındaki yerini aldı. Kimi yurtdışına açılmayı seçti, kimi de üretimde hız kesmeyerek, geliştirdiği yeni projelerle şirketine ivme kazanıyor.
Reçeteyi kendisi yazdı
Kiğılı, 2001 yılındaki kriz dönemine 15 mağazayla girdi. Bugün, 66 ilde 145 mağaza sayısı ile rekor bir rakama ulaştı. Krizden önce satış rakamı 80 bin iken, bugün 3 milyon adedin üzerinde satış yapıyor. Mutevazi bir duruşu olsa da, her yeni alışveriş merkezinde başrole çıkıyor. Bu başarının arkasında Kiğılı’nın yaratıcısı Abdullah Kiğılı’nın hazırladığı reçete var. 2001 krizinde 52 perakendeciye mektup yazan ve onları krizle topyekun savaşmaya davet eden Kiğılı, bu sayede dolar kurunu ve dolasıyla kiraları sabitledi. Ardından sadece takım elbise satmanın yeterli olmayacağını görüp, günlük giyime de geçiş yapan Kiğılı, bu kararla rakiplerinin bir adım önüne geçti. Şirket içi masraflar kısıldı, part-time çalışanlar işe alındı. Mağazalarda bir ürün 28 gün içinde satılmıyorsa, geri çağrıldı. Kiğılı, bugün yaşanan krize rağmen yine reçetesine güveniyor ve 2009’da mağaza sayısını 200’e çıkarak büyümeye devam etmeyi hedefliyor.
50 kat büyüdü
2001 krizinde, ortağı olduğu Pronto Tour’un tamamını satın alan Ali Onaran’ın yolunu o dönemden bu yana yaşanan hiçbir kriz kesemedi. Turizm sektörünün yara aldığı günlerde bile geliştirdiği farklılıklarla şirket, 7 yılda 50 kat büyüdü. Pronto Tour Pazarlama Müdürü Sarp Özkan, 2001 krizinin turizm sektörünü çok etkilediğini, ancak krizin etkisini erken hissederek önlemler aldıklarını söylüyor. Özkan, “O yıllarda Pronto Tour’un yeni yeni kendi turlarını organize ettiği, küçük çapta yapılan bu turlar içerisinde, ekonomik alternatifler üretilip piyasaların tıkandığı dönemde her bütçeye uyabilecek, herkesin tatile kolaylıkla gidebileceği imajı vererek tıkanık dönem avantaja çevrilip para döngüsü sağlanarak kriz nispeten kolay atlatılmıştı” diyor.
Bugünlerde ise kriz ortamındaki belirsizlik ve dövizdeki artış nedeniyle satışlarda yeniden bir düşüş yaşandığını dile getiren Özkan, Pronto Tour’un 2001 krizinde olduğu gibi bunu fırsata dönüştüreceğini söylüyor. Yurtdışı turlarda 2 yıldır yıllık satış bazında sektör lideri olan Pronto Tour, uygun fiyatlar ve farklı destinasyonlarla hareketlilik yaratmaya çalışıyor. Bu startejinin asıl amacını Özkan şöyle anlatıyor: “Türkiye genelinde Pronto Tour’un 700’ün üzerinde satış acentesine belirsizlik ortamında piyasada tur satışları çok yavaşlamışken, onlara da satılabilir birkaç ürün sunarak, bizimle beraber partner acentelerimizin de bu ortamdan yara almadan çıkmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Düşünün ki 99 avroluk bir turu satın almaya giden bir misafir, Anadolu’daki daha az cirolar yapan acentemize, yarın öbür gün müşteri portföyü olarak uçak bileti, tren-feribot bileti, rent a car, yurtdışı-yurt içi otel rezervasyonu vs. için mutlaka uğrayacak.” Özkan böylece belirsizlik ortamında hem para döngüsü sağlanabildiğini hem de iş yoğunluğu kesilmeden müşteri portföyünü artırmaya devam edebildiklerini söylüyor.
Boşluğu iyi gördü
Ekonomik krizin tam da ortasında piyasadaki bir boşluğu değerlendirerek kurulan ve bugün kendi sınırlarını zorlayan şirketlerden biri de Simit Sarayı. 1 mağaza ve 5 çalışanla işe koyulan Simit Sarayı 65 mağaza ve 1.500 çalışana sahip bir zincir. Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Okutur, 2001’de ‘tam bu işe başlama zamanı’ diyerek sektöre adım attıklarını belirtiyor. Okutur “Amacımız 7’den 70’e herkesin çok sevdiği, usanmadan yediği ve daima sokak tezgâhlarında satılan bir ürünü aynı fiyata mağazaların içinde satışa sunmaktı. 2001 krizi bize yol açtı” diyor.
Okutur, kriz döneminin Simit Sarayı için en büyük getirisinin büyük banka şubelerinin boşaltılması, mal sahiplerinin büyük mağazaları kiraya vermekte zorlanmaları, iş sahiplerinin de ekonominin ne olacağını bilemeleriyle işyeri kiralarının bir hayli düşmesine düşmesi olduğunu söylüyor. Şimdilerde büyük mağaza kiralamanın çok zor olduğunun altını çizen Okutur, Simit Sarayı’nın büyüme sırrını da şöyle açıklıyor: “İşletmelerin büyük ve merkezi yerlerde açılması Simit Sarayı’nın büyümesine yola açtı. Bugün 65 mağaza ve 1.500 çalışanla yolumuza devam ediyoruz”. Yaşananları ekonomik kriz yerine dalgalanma olarak değerlendirmeyi tercih ettiğini söyleyen Okutur’a göre, sürekli yükseliş hiçbir zaman gerçekçi değil. Okutur, dürüst ve hijyenik çalışmanın çalışanlarla birlikte sıkıntıları göğüslemenin her zaman çözüm getirdiğine inanıyor ve şunlara dikkat çekiyor: “Ekonomik krizden korkarak hareketler kısıtlanırsa darbe daha ağır olur. Her zaman ekonomik krize düşüleceğini düşünerek, oto kontrolü ve ekonomik davranmayı elden bırakmamak lazım. Biz bugün 65 mağazaya ulaştıksa, bu biraz da tüketicinin para harcarken daha dikkatli ve tasarruflu alışveriş yapma imkanlarını değerlendirmelerinin bir ürünü. Diğer şirketlere de tavsiyem kurumsal çalışma düzenine girsinler. Artık bireysel çalışmak çok zor ve hiç de akıl kârı değil. İşlerini profesyonellerle, konusunda uzmanlarla yürütsünler. Tek başına para kazanılmaz. Para mutlaka birileriyle birlikte kazanılır. Yeniliklere açık olsunlar. İşleri ne olursa olsun teknolojiyi takip edip mutlaka müşterilerini dinlesinler”.
Krizde 5 proje birden
Ağaoğlu Şirketler Grubu, kriz döneminden yara almadığı gibi, tam da o dönemde yaptığı yatırımlar sayesinde başarıyla ulaştı. 2001’de Ağaoğlu olarak, 5 ayrı projenin temelini attıklarını dile getiren Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, “O ortamda bize deli gözüyle bakıldığı bir dönemdi. Bankaların battığı, insanların işsiz kaldığı bir dönemde, biz çıktık ‘5 milyar dolarlık projeye başlıyoruz’ dedik, istihdam yarattık, ülkeye güvendik, durmadık” diyor. ‘My’ konseptinin temellerinin de o günlerde atıldığını söyleyen Ağaoğlu, başarının sırrını doğru proje, doğru yer, doğru zaman ve doğru ödeme koşullarının oluşumuna ve hızlı karar verip uygulama stratejilerine bağlıyor. Tüketici lehine ödeme koşulları sunabilmek için bankalarla görüştüklerini anlatan Ağaoğlu, “Bankaların konut kredilerindeki vade ve faiz seçeneklerini öz kaynaklarımızın gücü sayesinde piyasa seviyesinin altında sunuyoruz. Bu da belli bir ödeme gücü olan tüketicinin daha rahat yatırım yapmasını sağlıyor. Hem hızlı iş yapış tarzımız, hem de tüketici lehine fırsatlar sunan kampanyalarımız büyük avantajlar sağlıyor” diyor.
Ekonomilerde krizler, sorunlar, riskler olabileceğine işaret eden Ağaoğlu, bugün yaratılan durumda insanlara ‘durun, bekleyin, alışveriş yapmayın’ demenin en büyük tehlike olacağını savunuyor ve ekliyor: “Ekonominin canlı tarafını keserseniz, insanları paniğe ve endişeye sevk ederseniz işte esas kriz o zaman başlar. Biz bu ortamda bile yeni bir projeyi satışa sunduk. My World projesinin satışa çıkacak son etabı olan Southside’ın kampanyasını kamuoyuna tanıttıktan sonraki ilk 1 haftada 80 daire sattık. Patlama oldu dediğimiz geçen üç yıldaki hızına çıkmasını da kriz olmasa da kimse beklemesin”.
Ağaoğlu’na göre kriz dönemlerini atlatmanın en kolay yolu, üretimi engellememek ve durup beklememek. Ağaoğlu, “Özellikle üretime bağlı olmayan (türev) piyasalarda oluşmuş bir kriz, üretimi engellerse, satışı ve toplumdaki güveni engellerse işte o zaman kriz derinleşir, zararlar katlanır. Bunun kimseye bir faydası olmaz.Dikkat edilmesi gereken unsur, ekonomiye can veren sektörlerin durmamasını sağlamaktır. Üretimi kesmeden, azaltmadan, alışverişe devam etmek gerekir. İnsanlar, şirketler moralini bozmadan çalışmaya ve kriz yokmuş gibi doğru işler, doğru projeler üretmeye devam etmelidir” diyor.
Dönüm noktası oldu
Yatırımlarını genişleterek krizi atlatmayı başaran bir diğer firma da Koton. 2001 krizi öncesinde başta İstanbul olmak üzere dört büyük şehirde 16 mağaza ve yurtdışına kendi koleksiyonunu pazarlayan bir noktada olan Koton’un, Anadolu’da mağazası yoktu ve bilinirliği çok azdı.
Yurtdışında henüz, perakendeci olarak tanınmıyordu. Mağazalardaki ürün, bu günle karşılaştırıldığında çok sınırlıydı. Fakat gelişmekte olan krizi önceden fark edip, yeni stratejilerin geliştirildi ve önemli kararlar alınıp uygulandı. Koton bugün, 22 ülkede Koton Mağazalarında, organize perakendecilik operasyonu yürütüyor. Koton stratejik planlama müdürü Cihat Büyük, 2001 krizinin Koton için önemli bir dönüm noktası oluşturduğunu ifade ediyor. Bu sayede stratejik kararlar çok daha hızlı biçimde uygulanmaya başlamış. Büyük, stratejilerini şöyle açıklıyor: “Sektörümüzde genel olarak bekleme ve küçülme eğiliminin aksine, “Büyük Koton Mağaza konseptleri”ni oluşturarak ve Anadolu’da Koton mağazalarının yaygınlaştırılmasıyla bir önceki döneme göre yatırımlara daha fazla hız verdik. “Her gün mağazalarda 30 yeni ürün” stratejimizi hayata geçirerek ve markamızın içindeki koleksiyonları daha da kimliklendirdik. Kriz sonunda artık Koton Türkiye’de bilinen bir marka, kendi segmentinde birinci ve yurtdışından ilk franchise başvurusunu alan bir marka olmuştu” diyor.
Bugün dünyayı sarsan ekonomik bunalımda, bir Koton alışkanlığı olan ve düzenli olarak yapılan “strateji arama” toplantıları sonucunda, krizin yaratabileceği sonuçları analiz ettiklerini dile getiren Cihat Büyük, bu gibi dönemlerin bir kırılma noktası oluşturduğu bilinciyle, gelişmekte olan krizin etkilerine karşılık, ne gibi fırsatlar yaratacağını tespit ettiklerini anlatıyor. Büyük, oluşturulan “Müşteri Merkezli” projelerle mağazalarda hayata geçirmeye “Her gün mağazalarda 30 yeni ürün” sloganı yerine, “Her gün 50 yeni ürün” slonganını hayata geçireceklerini dile getiriyor. Büyük’ün diğer şirketler için kriz tavsiyeleri ise şöyle: “Ekonomik krizlerin yaratacağı negatif etkilere karşı temel önlemleri almakla birlikle, “değişen durumda büyüme fırsatı yaratabilecek projelerimiz var mı ?” sorusuna cevap verebilmek için en önemli zamanları yaşamaktayız. Dogmalarımız bize ayak bağı olmamalıdır.”
Sıfırdan fırsat yarattı
Her şeye rağmen krizlere direnmeyi ve ürettiği iyi fikir sayesinde küllerinden doğmayı başaran şirketlerden biri de Sandalyeci. İzmir’de endüstriyel mutfak işi yapan, fakat 1999 depremi, 2000 ve 2001 krizlerinde sıfır noktasını gören Denizlili Hasan ve Kerim Başterzi kardeşlerin babaları Nevzat Başterzi ile kalan son dükkânlarını fırsata dönüştürecek bir çözüm bulur. Dükkanının konumunu değerlendirerek sandalye satışına başlayan Başterzi’lerin dönüm noktası ‘Sandalyeci’ ismini bulmaları olur. 2002 yılında Sandalyeci AŞ kurulur. Sandalyeci yılda 200 bin sandalye satan ve artık kendi üretimini de yapan bir şirket…
Sektör küçüldü, Tariş büyüdü
2001 yılında gıda sektöründe yaşanan yüzde 35'lik küçülmeye rağmen, pazar payını yüzde 14'ten yüzde 29'a çıkarma başarısı gösteren kuruluşlardan biri de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği. Bugün dış piyasada da 25 ülkeye ihracat yapıyor. 2001’de 33 kooperatif ve 28 bin üreticinin sermayesi ile kurulan Tariş, Türkiye’de anlaşmalı olduğu bayiler ve zincir mağazalar dışında yerli tüketicilere; Toronto, Montreal, Chicago ve Düsseldorf’taki mağazalarında da tüketiciyle buluşuyor. Tariş’in bu başarısındaki en önemli sır, kaliteli ve dünya standartlarına uygun üretim yapması ve satış stratejisinde yurt dışına da açılmaya odaklanması. Tariş Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, “Zeytinyağını tanımayan Japonlara bile zeytinyağını sevdirdik. Dünyanın en prestijli mağazası olan Horrods mağazalarına bile girdik" diyor.
Rusya krizinden fırsat doğdu
Tamamı tescilli olan Polaris, Kinetix, Flogart, Proshot Torex, Halley ve Rootless markalarıyla ayakkabı dünyasında hatırı sayılır imzası olan Ziylan da, krizlerdeki cesaretli yatırımlarıyla büyüyen bir grup. Bugün bin 400’den fazla kişiye istihdam yaratan, yılda 2,5 milyon çiftten fazla ayakkabı üreten Ziylan Grubu’nun farklı bir kriz öyküsü var. 1998 yılında yaşanan krizin ardından Rusya'da bir ayakkabı sanayisi doğduğunu keşfedilip, üreticinin hammadde ihtiyacını karşılamak için ihracata başlanması Ziylan için bir dönüm noktası. Bu dönemde ihracatla ve yurtdışı pazarlarıyla ilgili tecrübeler edinen Ziylan Grubu’nda 2001 krizi neredeyse hissedilmemiş bile. Ziylan Grubu bugün ayakkabı ve ayakkabıyla ilgili yan sanayi ve ticaretini yürüten 13 şirketten oluşuyor. 33 ülkeye ihracat gerçekleştiriliyor.
Yatırım kararından dönmediler

*** Krizde büyüyen şirketler ***
Boyner
Doğan Holding
Pronto Turizm
İpekyol
Ağaoğlu
Koton
Garanti Bankası
Gima
Kiğılı
Tepe Mobilya
Winsa
Oyak Çimento
Vaillant
Tariş
Sanko
Simit Sarayı
Sandalyeci
Doğan Holding
Pronto Turizm
İpekyol
Ağaoğlu
Koton
Garanti Bankası
Gima
Kiğılı
Tepe Mobilya
Winsa
Oyak Çimento
Vaillant
Tariş
Sanko
Simit Sarayı
Sandalyeci
INFO:
BUGÜNKÜ KRİZİN ATAKLARI
Kriz döneminde şirketlerin aldığı ilk önlem reklam harcamalarında kısıtlamaya gitmek oluyor. Ancak, bugünlerde üç sektör verdiği ilanlarla dikkat çekiyor: otomotiv, inşaat ve bilişim. Gazetelerin sayfalarında, internette ve televizyonda dikkati çeken yeni tasarım otomobiller, özellikle lüks konutlar ve son model teknoloji ürünleri uygun kredi imkânları ve taksitlerle tüketicinin beğenisine sunuluyor.
Krize rağmen yatırımda atak davranan iki şirket göze çarpıyor: Boyner ve THY. Bugünlerde en çok reklamını gördüğümüz ürünlerden biri de, 2001 krizini soğukkanlı kararlarla atlatan Boyner’in Akbank işbirliği ile piyasaya çıkardığı, Türkiye’de ve dünyada bir ilk olan Fish Kart. Bu kartın en önemli özelliği, yapılan her 10 YTL’lik alışveriş için müşteriye bir çekiliş numarasının verilmesi ve arabadan seyahate kadar pek çok hediyenin bu çekilişle sunulması. Boyner, kriz döneminde yarattığı bu yeni ürün ile krizden karlı çıkıp çıkamayacağını önümüzdeki günlerce göreceğiz.
Pek çok şirketin çalışanlarını tasviye ettiği bu dönemde büyüme kararları alan bir diğer şirket de Türk Hava Yolları. Halen 100 uçağı bulunan THY, krizi fırsat olarak görüyor ve 105 yeni uçak alımıyla dünya devleri arasına katılmayı hedefliyor. Toplam 6 milyar dolara mal olacak bu yatırımda genel müdür Temel Kotil pazarlık şanslarının çok yüksek olduğunu vurguluyor. THY’nin bu yatırımına güvence veren unsur ise ABD ve Avrupa’daki büyüme fırsatları.