30 Tem 2008

Atık yağın atik girişimcileri

Avrupa’da Almanya ve İtalya’dan sonra en çok yağı Türkiye tüketiyor. Bu da atık yağdan biyodizel üretimi için önemli bir potansiyel yaratıyor. Atık yağın atik girişimcileri Ezici ve Kolza büyüme planlarını bunun üzerine yapıyor.

HABER: BAHAR ÖZTOP
TURKISHTIME-TEMMUZ 2008


ATIK bitkisel yağ, ekotoksit özelliği nedeniyle ‘tehlikeli atık’ niteliği taşıyor. Ancak, insanoğlu yarattığı bu zararlı maddeden de kendi lehine bir kazanç sağlamayı başarıyor. Atık yağı fosil yakıta alternatif olan biyodizele dönüştürüyor. Hem temiz enerji, hem de para kazanıyor. Türkiye ise oldukça geç girdiği bu süreçte, büyük bir atık yağ üreticisi olması nedeniyle yatırımcılara sunduğu fırsatlarla dikkat çekiyor.
Dünyada yıllık yaklaşık 20 milyon ton bitkisel ve hayvansal yağ kızartma amaçlı kullanılıyor. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de yıllık 350 bin ton civarında atık bitkisel ve hayvansal atık yağ oluşuyor. Bu rakam, Türkiye’yi Almanya ve İtalya’dan sonra Avrupa’nın en çok bitkisel yağ tüketen üçüncü ülkesi yapıyor.
Türkiye atık yağdan geri kazanım alanına her ne kadar çok geç giriş yapmış olsa da, atık yağ işleyen tesislerin sahipleri gelecekten umutlu. Çünkü şimdilik 100 milyon doları bile bulmayan atık yağdan geri kazanılan biyodizel pazarının, Avrupa örneğindeki gibi milyar dolarlara çıkabileceğini, yabancı ortaklıklarla gelişebileceğini hesaplıyorlar.
Türkiye’nin atık yağlar konusundaki serüveni aslında yalnızca son üç yıldır sağlıklı bir çerçevede yürütülüyor. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 2005 yılında çıkardığı Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’nden önce oluşan atık yağın sadece yüzde 5’i toplanabiliyordu. Geri kalanı ise ya tekrar gıdalara karıştırılıyor; kozmetik ve hayvan yemi üretiminde kullanılıyor ya da lavaboya dökülüyordu. Yönetmelikle beraber atık yağlar konusunda detaylı bir düzenleme yapılarak, toplanmasından biyodizel üretimine kadar izlenecek sistemlere net bir çerçeve çizildi.

200 milyon dolarlık pazar
Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği (Albiyobir) Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Afacan, başlatılan ulusal sorumluluk projesi kapsamında 2008 yılı sonunda 10 bin ton, 2010 sonunda ise 100 bin ton atık yağ toplanabileceğini söylüyor. Albiyobir’in yaptığı araştırmaya göre eğer bu hedef tutturulabilirse, yaklaşık 200 milyon dolarlık bir pazar oluşacak ve 1.500 kişiye istihdam yaratılacak.
Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nun (EPDK) verilerine göre, Türkiye’de biyodizel üretimi lisansına sahip toplam 56 üretici firma bulunuyor. Bu firmalardan beş tanesi atık yağdan biyodizel işliyor. Bu firmalar Çevresel Kimya San. ve Tic. A.Ş., Tosya Alternatif Yakıtlar San. ve Tic. A.Ş., Ezici Yağ Sanayi Biodizel ve Enerji Üretimi Pazarlama Laboratuar Hizmetleri A.Ş., Kolza Biodizel Yakıt ve Petrol Ürünleri San. ve Tic. A.Ş., Paksoy Ticaret ve San. A.Ş..
Ezici ve Kolza yağın fırsatlarını iyi kullanan ilk şirketlerden. Türkiye’de geri dönüşüm alanında düzenli bir sistem olmadığından ve ÖTV nedeniyle şimdilik yaptıkları yatırımlardan kar elde edemiyorlar. Bu yüzden bugün kapasitelerinin altında çalışsalar da, önümüzdeki yıllarda yatırımlarının karşılığını kat be kat alacaklarını iyi biliyorlar.


Almanya ve Amerika fırsatlar diyarı
Atık yağ konusunda en önemli girişimcilerden biri olan ve yaptığı reklam kampanyalarıyla konuya dikkat çeken Ezici Biodizel, 2007 yılı Mart ayından beri atık yağ işliyor. Şirketin genel müdürü Mustafa Ezici, denizlere ve lavaboya dökülen bir litre yağın 1 milyon litre suyu kullanılamaz, 5 milyon litre suyu da içilemez hale getirdiğine dikkat çekiyor. Ezici, biyodizel üretebilmek için yeni bir sistem kullandıklarını ve tesisleri için 6 milyon dolarlık bir yatırım yaptıklarını anlatıyor.
Kullandıkları yeni sistemi, Gebze İleri Teknoloji Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Bülent Keskiner’in bulduğunu söyleyen Ezici, “Bu sistemle 350 derece ısıyla su gerektirmeden biyodizel yapabiliyorsunuz. Amerika’dan patenti alınmış bir sistem bu. Tübitak ve Çevre Bakanlığı’ndan izin için onay bekliyoruz” diyor.
Türkiye’deki potansiyelin yeterince değerlendirilemediğinden ve ÖTV’den şikayetçi olan Ezici’nin yeni yatırım planları atık yağın iki cennet ülkesi, Almanya ve Amerika üzerine. Gebze’deki biyodizel üretim tesisinde kurdukları yeni sistemi, Alman ve Amerikalı işadamlarının gelip göreceğini söyleyen Ezici, “Bu ülkelerde ortaklık kurarak, yılsonuna kadar yatırımlar yapacağız. Amerika’da yıllık 2 milyon 800 bin ton atık yağ var. Bu, Türkiye’nin bitkisel yağ üretiminin bile iki katı kadar bir rakam. Bu potansiyeli değerlendireceğiz” diyor.
Gaziantep Nizip’te aile şirketi olarak zeytinyağı üretimine başlayan Ezici firmasının rotası, 2007 yılında çıkan Kızartma Amacıyla Kullanılan Yağların Kontrolü Kriteri Tebliği gereğince, atık yağın sabun ve hayvan yeminde kullanılmasının yasaklanmasının ardından biyodizele kaymış. Daha önce de atık yağ toplayarak bunları yem ve kozmetik sanayisi için işleyen Ezici, bu kez biyodizel üzerine yatırımlarını geliştirmiş. Bugün şirketin Gaziantep, Kayseri, Trabzon, Ankara, Muğla, Antalya, İzmir, İstanbul Gebze olmak üzere sekiz ilde depolama merkezi ve 59 aracı bulunuyor.

Alo Atık Hattı
Toplama işi hem şirket bünyesindeki Ulusal Nakliyat, hem de taşeron firmalar üzerinden gerçekleştiriliyor. 2007 Temmuz ayından bu yana 350 ton atık yağ Ezici tarafından biyodizele dönüştürülmüş. Türkiye genelinde yürüttükleri kampanyalarla, belediyeler ve Turmepa Derneği ile ortak çalışmalar sürdüklerini söyleyen Mustafa Ezici, “Hammaddeyi askeriyeler, restoranlar, catering firmaları, hapishanelerden topluyoruz. 60 litrelik bidonlar bırakıyoruz. Bunlar birikince bize haber veriyorlar. Türkiye genelinde ücretsiz ‘Alo Atık Hattı’mız var. Herkes 444 2845’i çevirerek biriktirdikleri yağları bize ulaştırabilir” bilgisini veriyor.
Almanya’da teşviklere sahip olan bir geri kazanım firmasının yıllık gelirinin 4,5 milyar dolar olduğuna, oysa Türkiye’de bu iş için ÖTV alındığına da dikkat çeken Ezici, “Atık yağdan üretilen biyodizelden dünyanın hiçbir yerinde ÖTV alınmıyor. Bunu teşvik edip önünü açmanız gerekir ki daha çok toplansın ve dönüştürülsün. Maliye Bakanlığı ile yaptığım görüşmeler olumlu geçiyor. Vergilere yeni bir düzenleme getirilecek. Sonuçta, topladığımız kadar biyodizel üretebileceğiz. Bu da devlet için çok maliyet değil şu anda. Neticede vergisi daha önceden verilmiş bir ürünün atığından üretiliyor. Ayrıca, yeni istihdam sağlıyorsunuz. Lavaboya dökülen yağlar yüzünden hem denizler kirleniyor, hem de her yıl belediyeler boruları değiştirmek zorunda kalıyor. Bunun maliyeti de göz önüne alınmalı” şeklinde konuşuyor.

Gelen yağların yarısı kanserojen
Bilim adamlarıyla sık sık fikir alışverişinde bulunduğunu söyleyen Ezici, çarpıcı bir örnek veriyor. Atık yağlarını aldığımız çok önemli bir fastfood firması, artık bize yağ vermekten vazgeçti. Çünkü yasa gereği 25’i aşmaması gereken yağdaki polar madde oranı, bu firmanın yağlarıyla yaptığımız analizlerde hep yüksek çıkıyordu. Bunları raporlayıp onlara uyarıda bulunduk ve bu yüzden artık bize yağ vermiyorlar. Bunun gibi firmalar da var. Özetle, topladığımız 300 litre yağın 150 litresi kanserojen.”
Ezici’nin Gebze Dilovası’ndaki tesisinde yeni kurulan sisteminin yakın zamanda faaliyete geçeceğini belirten Mustafa Ezici, “Biyodizelin litresini KDV dahil 2,60 kuruştan satacağız. Maliyeti çok yüksek bir üretim olduğu için ancak bin tonun üzerindeki üretimlerde kar edebiliriz” diyor.

İşe başladı, 2 ay sonra ÖTV geldi
Atık yağı işleyip biyodizele dönüştüren diğer önemli şirket ise Kolza Biyodizel Yakıt ve Petrol Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.. Şirketin genel müdürü Göktan Gürcü, 2000’li yıllarda tanıştığı biyodizelin kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyor. Ancak, önlerine bir engel çıktığını söyleyen Gürcü bu süreci şöyle anlatıyor: “2005 yılında yaklaşık 2 milyon dolarlık yatırımla günlük 100 ton kapasiteyle kurulan Kolza Biyodizel için ilk başta yola, yerli tarım ürününe dayanan, hammaddeyi kendimizin üreteceği bir projeyle çıkmıştık. Tesisi kurmaya başlamadan önce Maliye Bakanlığı’ndan görüş aldık. Yenilenebilir enerji konusunda yatırım yapmak, kanola üretmek istediğimizi anlatıp biyodizelin Türkiye’deki geleceği ne olacak diye sorduk. Maliye Bakanlığı Avrupa’da olduğu gibi ÖTV alınmayacağı yanıtını vermişti. Ancak, biz tesisi kurduktan iki ay sonra ÖTV kararı alındı” diyor.
ÖTV geldikten sonra biyodizel satmanın bir anlamı kalmadığını, bu yüzden o dönemde üretim için lisans alan ve yatırım yapan yaklaşık 250 firmanın iflas ettiğini vurguluyor Gürcü ve ekliyor: “Yasa gereği sadece yerli tarımla üretilen kanoladan elde edilen biyodizelin mazota yüzde 2 karıştırılması durumunda o yüzde 2’lik kısmından ÖTV alınmıyor. Bu şu demek: Benim 2 ton biyodizel satabilmem için yanında 98 ton da mazot satmam gerekiyor. Bu ekonomik şartlarda bu mümkün değil. Shell, Total gibi dağıtıcı firmalar yüzde 2’lik ÖTV maliyetinin düşürülmesini verimli bulmadıkları için bu işe yanaşmıyorlar. Bu nedenle Türkiye’de saman alevi gibi parladı biyodizel üretimi. Bu nedenle biyodizel makineleri çıktı piyasaya, her önüne gelen biyodizel tesisi kurulmaya kalktı. Bence bu bir milli servettir ve bu para yönlendirilmelidir. Türkiye her gün 1 milyar dolar borç öderken bizim bu sermayeyi bu şekilde har vurup harman savurmamız kesinlikle büyük kayıptır. Devlet buna bir şekilde engel olabilirdi. Biyodizelde ÖTV yokken, kaçak mazotun beli bükülmüştü. Şimdi yılda 8 milyon ton kaçak mazot girişi yapılıyor. Bu da 8 milyar dolar kayıp anlamına geliyor.”
Aynı zamanda elektronik ve haberleşme mühendisi olan Gürcü, kendi hammaddelerini ÖTV nedeniyle üretemeyeceklerini görünce atık yağdan yararlanmaya karar vermiş. Bunun için Kolza’ya biyodizel üretiminde yüksek frekanslı makinelerle çalışan özel bir sistem geliştirmiş. Gürcü, mekanik yerine tek kişinin kontrol panelinden yönetebileceği ultrasonik bir sistem yaparak, üretim süresini iki saatten 15 dakikaya indirmeyi başarmış. Fabrikaları günlük 100 ton gibi düşük bir kapasiteye sahip olmasına rağmen atık yağ bulamadıklarını ve bu yüzden henüz kar edemediklerini kaydeden Gürcü’nün bir önerisi var: “Şehir merkezlerinin arıtma sistemlerinde ve sanayi üretim tesislerinde yağ tutucular kullanılırsa, bütün atık yağlar tutulabilir.”


ATIK YAĞ İÇİN ULUSAL BİR PROJE
ATIK yağın geri dönüşümü için Türkiye’de en yetkin çalışan kuruluşlardan biri, Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği, kısa adıyla Albiyobir. Kuruluş, sözleşmeli tarım metoduyla üyeleri adına kanola, aspir gibi alternatif ürünlerle ilgili hammadde potansiyelini geliştirme konusunda çalışmalar yapıyor. Biyodizel hammaddesi olarak bitkisel atık yağlarla ilgili yaptıkları araştırma sonucunda çok vahim bir tabloyla karşılaştıklarını dile getiren Albiyobir Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Afacan, “Araştırmamızda mevcut atık üretici (restoran, fastfood, oteller, sanayi mutfakları) sayısı 180 bin iken, lisanslı toplayıcıların sözleşme yaptıkları nokta sayısının 6 bin olduğunu gördük. Yani atık üreticilerine ulaşma oranı yüzde 3,3’tü. Yönetmelik gereği 1 Ocak 2008’den itibaren kullanılmış kızartmalık yağların hanelerden de toplanacak olması problemi daha da büyütüyordu” diyor.
Afacan, birlik olarak bu sorunu tespit ettikten sonra geniş kitleleri hedef alan bir ulusal sorumluluk projesini hayata geçirmeye karar verdiklerini söylüyor. Bu kapsamda, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği ile birlikte 3.225 belediye ve 18 merkezde toplanarak seminerler düzenlenmiş. Afacan ayrıca, çevre bilincinin gelişmesi ve kullanılmış kızartmalık yağların alternatif toplama merkezi oluşturulabilmesi maksadıyla ‘Aya Gidiyoruz!..’ kampanyası başlattıklarına değiniyor. Binin üzerinde okulun katılımının sağlandığı ‘Atık Yağ Avcıları (AYA)’ olarak adlandırılan bir proje sayesinde ise atık yağın evlerden toplanılması konusunda epey yol kat edilmiş.

2010 hedefi 100 bin ton
Albiyobir olarak müşterek toplama ve üyelere dağıtım konusunda örnek bir uygulama yaptıklarını belirten Afacan, bunun paylaşım ilkesi olduğundan bahsederek şöyle açıklıyor: “Bizim bölgesel paylaşım ilkemizin üç nedeni var. Birincisi, tüm çevre kanunları ve ikincil mevzuat mümkünse yerinde veya en yakın yerde bertaraf ve geri kazanımı öngörüyor. İkincisi, enerjinin verimliliği ilkesi, yani enerji üreteceğim diye kilometrelerce taşıyarak enerji tüketmemek. Üçüncüsü, yeteri kadar dolu olan karayollarımızda risk oluşturmamak. Bu nedenle bölgesel paylaşımla toplanan kullanılmış kızartmalık yağları en yakın yerdeki geri kazanımcı üyemize teslim ediyoruz. Bu alanda illegal faaliyetleri engellemek ve kamuya açık faaliyette bulunmak için bitkiselatikyag.com sitesini oluşturduk, çevrimiçi takip sistemi geliştirdik ve veri tabanı oluşturduk.”
Afacan, bugünkü verilere göre 2008 yılı sonuna kadar Türkiye’de 10 bin ton atık yağ toplanabileceğini tahmin ettiklerini, 2010 hedefinin 100 bin ton olduğunu belirtiyor. Afacan’ın hesabı şöyle: “100 bin ton kızartmalık atık yağdan 75 bin ton biyodizel ve 25 bin ton biyogaz elde edebiliriz. Biyodizelden 75 bin ton, temiz enerjiden 75 milyon dolar, 225 bin ton karbondioksit salınımı azalımından 33 milyon 750 bin dolar, 75 bin ton ithalat ikamesinden de 63 milyon 750 bin dolar kazanılabilir. Ayrıca 15 bin kişiye istihdam sağlanır. 25 bin ton biyogazdan da 30 milyon kilovat/saat elektrik ve bir o kadar ısı üretebiliriz ki bu da 21 milyon dolar yapar.” Afacan’ın bu anlattıklarına göre, 2010 yılı hedefi tutturulursa 100 bin ton atık yağdan 193 milyon 500 bin dolar kazanç elde edilebilir.”

“Tarım Bakanlığı denetimleri yoğunlaştırmalı”
Albiyobir Başkanı Tamer Afacan, atık yağların biyodizel üretiminde kullanılıyor olmasının, yağların sağlıksız ve yasadışı kullanımını engelleme, küresel ısınmaya karşı mücadele aracı olma gibi avantajlarının olduğunu vurguluyor ve önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Böylesine önemli bir konuda öncelikle toplumun ve atık üreticilerinin bilgilendirilmesi ve yağların gıdadan çekilme süreci ile ilgili kontrol ve denetimlerin Tarım Bakanlığı’nca yoğunlaştırılması gerekir. Konuyla ilgili temel problem bilgi eksikliğidir. Bu hususta öncelikle yazılı ve görsel basınımıza ve yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Tarım Bakanlığımızca 28 Ağustos 2007’de yayımlanan kızartmalık yağların kanserojen etkinin başladığı yüzde 25 polar madde sınırında kullanımdan çekilmesi insan sağlığının korunması kadar biyodizel dönüşüm maliyetleri açısından da çok önemli. Maalesef toplanan yağlarda polar madde oranının yüzde 70’lerde olması ekonomikliği ortadan kaldırıyor.”

‘Çevreyi tüketme vergisi!’

Geri dönüşümün teşvik edilmediği gibi ÖTV’nin atık bitkisel yağların biyodizele çevrilmesinin önünde en büyük engel olarak durduğunu da kaydeden Afacan, “Çevreye bu kadar zararlı olduğu için yönetilmesi gereken atık bitkisel yağlardan yapılan biyodizelden alınan Özel Tüketim Vergisi maalesef ‘Çevreyi Tüketme Vergisi’ halinde ortada duruyor. Tüm dünyada üstüne para alınarak yapılan dönüşüm üzerinden alınan ve Çevre Bakanlığımızın da desteklediği ÖTV muafiyetinin biran önce çıkartılması gerekiyor” diyor.


ABD VE AB, GERİ DÖNÜŞÜMÜ TEŞVİK EDİYOR

ABD ve AB, ticari biyodizel üretiminde atık bitkisel yağ kullanımını teşvik ediyorlar. Atık yağlar, lisanslı restoranlar, cips fabrikaları, fast food zincirleri, oteller, askeri tesisler ve hapishanelerden düzenli olarak toplanıyor. Anlaşmalı atık yağ üreticileri bu yağları ücretsiz olarak topluyor. ABD’nin bazı eyaletlerinde standartlara uygun atık yağın litresine 20-30 cent arasında bir ödeme yapılabiliyor. New York’ta ürettiği atık yağı bir toplayıcıya teslim ettiğini belgelemeyen şirketlere ek vergi cezalarının konulması planlanıyor.
AB ülkelerinde de, atık yağların insan sağlığına, çevreye ve ekonomiye verdiği zarar vurgulanarak tüketiciler bilinçlendiriliyor. Atık yağdan biyodizel üretiminde başı Almanya ve İtalya çekerken, Avusturya, Fransa ve İsveç de önemli üreticiler arasında yer alıyor. Biyodizel Almanya’da genel olarak yağ bitkilerinden, Avusturya’da ise kullanılmış yağlardan üretiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...