30 Tem 2008

Mümin Sekman’ın satış formülü


O, Türkiye’nin en çok satan kişisel gelişim yazarı. Kitap okuma alışkanlığı zayıf bir ülkede, kitaplarının toplam satış rakamı 800 bini geçti. Dokuzuncu kitabı ‘Limitsizsiniz’ ile bu rakamın kendi hayali olan 1 milyona ulaşacağı  kesin. Mümin Sekman, Turkishtime okuyucularına kendi başarısındaki sırları anlattı. 

HABER: BAHAR ÖZTOP
TURKISHTIME-TEMMUZ 2008


 "Bütün kitaplarımı yüzde 90 açık havada düşünmüş biriyim. Her gün başarıyla ilgili dört tane teknik bulmuşsam, o günü iyi geçmiş olarak kabul ederim. Kariyer sistematiğimi de ilişkiler üzerine değil, işimi yapma üzerine kurdum."

EN yüksek puanla öğrenci alan hukuk fakültesinden mezun oldu, ama hiç avukatlık yapmadı. Hayatında iki kâğıt yırttı. İlki Hukuk Fakültesi diploması, ikincisi ise kitapları satış rekorları kırmaya başlamadan önce hazırlattığı kartvizitiydi. Bu iki karar onun hayatını değiştirdi. Kişisel gelişim alanında tüm Türkiye’de en çok satan kitap olan ‘Her Şey Seninle Başlar!’, iki yılda 500 bin okuyucuya ulaştı. Bugün, 100 bin baskıyla satışa sunulan ve daha ilk haftasında 70 bin satan dokuzuncu kitabı ‘Limitsizsiniz’ ile yeni bir rekora daha koşuyor. Şimdi, yeni hedefi dünyaya ‘akıl ihracatına’ başlamak.
Mümin Sekman, Türkiye’de kişisel gelişim alanında yıllardır söz sahibi olan Doğan Cüceloğlu, Üstün Dökmen gibi ustaların yanında kendine farklı bir kulvar yaratmayı başararak dikkatleri üzerine çekti. Türkiye’de ‘kişisel gelişim uzmanı’ meslek adını tanımlayan ve kullanan ilk kişi oldu. Aslında Türkiye’de bir yazarı, bugün Etiler’de Akmerkez’in karşısında bir villada yaşayabilecek zenginliğe ulaştıran, seçici davranabilmek adına en yüksek fiyatı ödeyen şirketlere seminerler verecek düzeye getiren sır, Sekman’ın kendi kitaplarında yazdıklarından ibaret. Tabii birkaç artısıyla… Onun kitaplarını okuyanların, bir gün onun kadar iyi bir konuma ulaşıp ulaşamayacağı bilinmez, ama gelin biz size kendisinin ‘artı’ sırlarını verelim. Belki içinizde bunları hayata geçirmek isteyenler vardır.

Kişisel bir gelişim öyküsü
Sekman,  bugünkü başarısının tohumlarını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduğu sıralarda atmış. Kişisel gelişimin dünyada gittikçe yayılan bir alan olduğunu keşfeden ve bu alana ilgi duymaya başlayan Sekman’ın ilk işi, üniversiteden mezun olduktan sonra diplomasını yırtmak olmuş. Bu kararını hayatının iki ‘milad’ından biri olarak değerlendiriyor. O dönemde belediyelerin halk eğitim merkezlerinde neredeyse asgari ücretin yarısı karşılığı, elinde tebeşir kişisel gelişim ve başarıya odaklanmak üzerine dersler vermiş. Ekonomik anlamda kendine yetemediği için bu sürecin epey zorlu geçtiğini söylüyor Sekman ve ekliyor: “Yıllarca düşük gelir profiliyle çalıştım, ama inandığım noktaya ulaştım.”
21 yaşında, ‘Ya Bir Yol Bul, Ya Bir Yol Aç, Ya da Yoldan Çekil’ adlı ilk kitabını yazan Sekman,  şirketlere özel danışmanlık hizmetleri vermeye başlamış ve bir yayınevine ortak olmuş. Bu arada yazdığı kitap sayısını da giderek artırmış: Kesintisiz Öğrenme,  Türk Usulü Başarı, Başarı Üniversitesi, Kişisel Ataleti Yenmek, Çevik Şirketler (Kurumsal Ataleti Yenmek)…
Ve sonra Her Şey Seninle Başlar! gelmiş. İşte 2005 yılında yayınlanan ve “Her şey seninle başlar! Başkaları yapabildiyse, sen de yaparsın. Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın. Seçim senin!” mesajını verdiği bu kitabıyla Sekman, seçimlerin önemini hem kendine, hem de okuyucularına kanıtlamış oluyor. Çünkü Her Şey Seninle Başlar!, bir anda Sekman’ı 2006 yılında en çok haberi yapılan yazarlar kategorisinde sekizinci sıraya yerleştirmişti. Kitabın iki yılda 500 bin satmasıyla, kişisel gelişim alanında bir kırılma noktası oluştuğuna dikkat çeken Sekman, “İnsanların çok yararlanacağı kitaplar yazarım. Ve beni sevdikleri için değil, ama arkadaşlarının işine yarayacağını bildiği için kitaplarımı tavsiye ederler. Büyüdükten sonra röportajlar da geldi, ama ilk etapta büyümemin tavsiye sistemiyle yapılmış olmasının işin iyi yapıldığıyla ilgili bir ipucu olduğunu düşünüyorum. Bu da kariyer dayanıklılığı adına ipucudur. Eğer tavsiye sistemi ile gelmişseniz kariyeriniz her zaman daha dayanıklı olur” diyor.

 “Kartvizitimi yırttım, hayatım değişti”

İşlerini her geçen büyüten ve danışmanlık hizmetlerine zamanının büyük bir bölümünü ayıran Sekman, esas amacı olan ‘başarı stratejisi geliştirmek’ten uzaklaşmaya başladığını hissettiği anda, hayatının ikinci miladı olan ‘kartvizit yırtma’ kararını almış:
 “Bir daha asla kartvizit kullanmayacağım. Kartvizit bir ulaşılma aracıdır. Ben tam tersine ulaşılmaz olacağım. Şu anda herhangi biri bana ulaşamaz. Kimin bana ulaşabileceğini ben seçerim. O kartviziti yırttıktan sonra hayatım değişti. Kartvizit insanlarla yüzlerce saat görüşmek demektir. Ben sadece başarı üzerine odaklandım ve kitap yazdım. Pek çok insan büyük bir delillik ve ukalalık ettiğimi ve yere çakılacağımı söylüyordu. Tam tersine hayatımın en büyük patlamasını o dönemde yaptım. İnsanlarla görüşmek zaman kaybıydı. Büyük bir aslan vurmak derler ya, o zamanlar aklımda böyle bir şey yapma hedefi vardı. Öyle bir iş yapayım ki alanında Türkiye’de ilk üçe girsin istemiştim. Her Şey Seninle Başlar! da böyle bir iştir. Bugün Türkiye’de kişisel gelişim türünde yazılmış olan kitapların içinde en çok satan kitaptır. Aradan iki buçuk yıl geçmesine rağmen D&R’ın en çok satan ilk onundaydı son bir aya kadar.”

“Sütçü beygiri değil, yarış atıyım”
Sekman, kendisi hakkında ilginç tespitlerde de bulunuyor: “Kendi karakterimi gözlemlediğimde gördüğüm şey şu: Ben sütçü beygiri olmak için doğanlardan değilim. Ben yarış atı olmak için doğmuşum.  Kısa zamanda olağanüstü performans gösteririm, ama bana rutin işler yaptıramazsınız. Üniversiteyi bitirdikten sonra hayatımda hiçbir zaman mesai saatim olmamıştır. Ben m esai saatli işleri asla yapamam. Bu birinci ayrım. Diğeri ise, insanların ekonomi açısından ‘insan kaynakları’ ve ‘kaynak insanlar’ olarak ikiye ayrılması. İnsan kaynakları denen kişiler, iş başvurusunda bulunup CV doldurmak zorundadır ve şirketler onları nasıl yöneteceklerini düşünürler. Ama kaynak insanların CV’si yoktur. Hayatımda hiç CV’im olmadı, mesai saatim olmadı. Tek yanlışım kartvizit bastırmaktı. Onu da yırttım sonunda. Sanayi tipi Türklerden değilim yani.”
Bu tip lafların iş dünyası için ukalaca olabileceğini de kabul eden Sekman, iş dünyasından tamamen kopuk olmadığını, büyük şirketlerin yöneticilerinden eğitim konusunda çağrı geldiğinde -kitap yazma dönemi olmadığı sürece- geri çevirmediğini de belirtiyor. Ama bir şeyin altını çizerek: “Genelde eğitim verdiğim şirketler sektörün ilk 10’u içindekilerdir. Fiyatları da yüksek oluyor. Çok fazla eğitim yapmamak için fiyatları yüksek tutuyorum. Bu da benim için bir eleme mekanizması…”

“Sakıp Sabancı star stratejisi izliyordu”
Kendi alanınızda böyle mi star oldunuz diye soruyoruz Sekman’a. Bunun takdirini okuyucuya bırakarak şunu söylüyor:
“Starlık bir duruştur, yaşam biçimidir. Starların eyvallahsız bir hali de vardır. İnsanı büyük yapanın ‘evet’lerden çok ‘hayır’lar olduğuna inanıyorum. Mesela benim de gün içinde hayır dediğim insan sayısı ciddi bir rakamdır. İş dünyasında star stratejisini en iyi uygulayan bence Sakıp Sabancı’ydı. Vehbi Koç da başarılı bir işadamıydı, ama starlık duruşu başka bir şeydir.”
Türk ekonomisinin gidişini kendi başarı kriterlerine göre nasıl değerlendirdiğini soruyoruz Sekman’a. Türkiye’nin kendi içinde ekonomik ve sosyal gerilimler yaşadığını bu nedenle de ne olmak istediğine bir türlü karar veremeyen ülkelerden biri olduğu vurguluyor. Sekman’ın bu konularda iş dünyasına yönelik tavsiyeleri de var:
“Ne kadar doğulu ya da ne kadar batılı, ne kadar modern ya da muhafazakâr, ne kadar Asyalı ne kadar Avrupalıyız? Türkiye bu konudaki kültürel çatışmaları nedeniyle net bir karar alamıyor. Bu da bizim ulusal başarı enerjimizi bloke ediyor. Her bir tarafı bir köşeye çekince olduğu yerde kalan ataletli bir ülkeye dönüşüyoruz. Ekonomik krizleri, psikolojik krizlerin izlemesi krizleri derinleştirir. Bu açıdan artık moral yönetiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İş dünyası artık moral yönetimine önem vermek zorunda… Bu tür krizler için en çok söylenen şeylerden biri de  “umutlarınızı yüksek, sabit gelirlerinizi düşük tutun” dur. Çünkü, ilerleyen dönemde dünyada yaşanan hareketlilik av ve avcı ilişkisini tam tersine çevirebilir”

“Akıl ihracatına başlayacağım”

Bu anlamda iş dünyasının kendisine ilham verdiğini dile getiren Mümin Sekman, 1 milyonuncu kitaba 50’li yaşlarında ulaşmayı hayal ettiğini, ancak bu ilham sayesinde hayaline çok daha erken ulaştığını anlatıyor. Yeni hedefi ise akıl ihracatı yapmak. Bunu tüm dünyanın yakından takip ettiği Amazon.com üzerinden kitaplarının İngilizce baskılarının satışına başlayarak gerçekleştirecek. Sekman, “Marifet kitaplarımın yabancı dile çevrilmesi değil, Amazon.com’da liste başı olabilmek. Kategorinin ilk üçüne, genel anlamda ise ilk 10’a girmek isterim. Bunu, kendime 10 yıllık evrensel bir hedef olarak koydum” şeklinde konuşuyor.


Mümin Sekman’dan satır başları…


  • Türkiye politik olarak ne yapmak istediğine karar veremiyor. Benim bu konudaki inancım, Türkiye’nin daha çok sağcıya ya da solcuya değil, daha çok başarılı insana ihtiyacı olduğu yönünde.
  •  Bugün Amerikan ekonomisini başarılı yapan George Bush değil Bill Gates’tir. Satılan her bir bilgisayardan 100 dolar Amerikan ekonomisine gidiyor. Yani, Türkiye’nin daha çok başarılı insana ihtiyacı var.
  • Sanat, iş, bürokrasi, spor dünyalarında seminerler verdiğim için farklı kulvarlardaki yöneticilerin başarı profilinin ne olduğunu görüyorum. İnsanlar, iş dünyasının sıkıcı olduğunu iddia ederler. Hâlbuki öğrenmeye en açık, dünyada en son bilgileri almaya en hevesli olan kesim kesinlikle iş dünyasıdır. Sanat dünyası daha yerel ve taşralı. Siyaset dünyası zaten hepten taşralı. İş dünyası en azından sürekli kendisini geliştirmeye çalışıyor. Diğerleri hem az gelişmiş, hem de egoları yüksek.
  • Son zamanlardaki başarılarımız hep iş dünyasından çıkıyor. Dünya çapında yönetici Türkler, dünya çapındaki şirketleri satın alan Türk firmaları çıkmaya başladı. Artık iş dünyası için 50 ülkeye ihracat yapıyorum demek başarı bile sayılmıyor. Çünkü çok daha iyisini yapabiliyorlar.
  • Pek çok şirket, benim kitaplarımı çalışanlarına işe ilk girdikleri anda başlangıç kitinin içinde hediye ediyor.  Çünkü şirketlerin patronlarının personeline anlatmak istediklerinin en özetini ben anlatmış oluyorum. Kitaplarımla entelektüel anlamda onlara lojistik destek verdiğimi düşünüyorum.
  • İş adamları personellerinden alabilecekleri en yüksek performansı almanın yolunu arıyorlar. Ben de bunun üzerine metodoloji geliştiriyorum.  Sadece iş dünyasına yönelik olarak yazmıyorum, belki de diğer kişisel gelişim uzmanlarından ayıran yön de budur. İş dünyası, spor, siyaset gibi tüm başarı kategorilerini gözümün önünde tutarak yazıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...