29 Eyl 2008

Kadıköy'den devler ligine


Kadıköy Şifa Sağlık Grubu, 32 yıllık tecrübesini yeni yatırımlarla perçinleyecek. Yıl içinde 200 milyon dolarlık yatırım yapmayı hedefleyen grup, hastane sayısını ikiye katlayıp Anadolu’ya açılmaya hazırlanıyor.
 

HABER: BAHAR ÖZTOP
TURKISHTIME-EYLÜL 2008

Türk ekonomisinde 60’lı yılların sonundan itibaren etkili olan özelleştirme süreci, sağlık yatırımlarının da özel sektöre verilmesinde etkin rol oynamıştı. Buna rağmen, özel hastane yatırımları kısıtlıydı. 90’lı yılların başına kadar kamu ağırlıklı olarak sürdürülen sağlık hizmetleri, özel hastanelerin açılmasıyla beraber farklı bir soluk kazandı. Bu yatırımlardan biri de 1976’da kurulan Kadıköy Şifa Grubu’nun ilk yatırımı ve İstanbul Anadolu yakasındaki ilk özel hastanesi olan Kadıköy Şifa Hastanesi’ydi. Bu ilk yatırımın ardından, ikinci yatırımı yapabilmek için 2003’e kadar bekleyen grup, Mart 2003’te Kadıköy Şifa Polikliniği’ni ve Eylül 2005’te ise Kadıköy Şifa Tıp Merkezi’ni açtı.  Grup bugünlerde önce 20 milyon dolarlık bir yatırımla Ataşehir’de 100 yataklı bir hastane açmaya hazırlanıyor. Hedef ise 1 yıl içinde toplam 200 milyon doları bulacak yatırımla İstanbul dışında da hizmet vermeye başlamak.

Bugün Türkiye’deki özel hastanelerin sayısı 350 civarında ve bu rakam her yıl katlanarak artıyor. 2002 yılından sonra hızlı bir artış gösteren özel hastaneler halen toplam sağlık yatırımlarının yüzde 15’ini karşılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 2008’in ilk 6 ayında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından üstlenilen sağlık harcamalarının toplamı 12 milyar 525 milyon YTL’yi buluyor. Bu harcamalardan özel hastanelerin aldığı pay ise 2 milyar 748 milyon YTL ile yüzde 10 seviyelerinde.

1 Temmuz’da uygulamaya konulan genelge ile birlikte özel hastanelere yüzde 30’luk katkı payı verilmesi nedeniyle de karmaşa yaşanıyor. Özel hastanelerin pek çoğu SGK ile olan anlaşmasını iptal etmiş durumda, diğerleri de tedirgin bir bekleme sürecinde. Sektörle ilgili bir geçiş döneminin yaşandığı  bu dönemde,  yatırım kararı alma nedenlerini ve SGK’nın özel hastaneler penceresinden nasıl göründüğünü Kadıköy Şifa Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Buket Pilavcı’ ya sorduk.


Kurulduğu ilk dönemde kadın ve çocuk sağlığı üzerine odaklanan Kadıköy Şifa Hastanesi, yıllar içinde fiziksel olarak büyürken, farklı alanlarda da branşlaşarak ismini duyurdu.  Sürecin  mimarlarından olan Kadıköy Şifa Grubu’nun ikinci kuşak temsilcisi Buket Pilavcı, çok geniş bir alanda hizmet verdiklerini ve grup bünyesinde bulunan 3 hastanenin ‘geleceğin sağlık uygulamaları’ kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Cerrahide her geçen gün yeni gelişmeler yaşandığını, artık hastalara kısa sürede ve daha pratik çözümlerin sunulduğunu belirtiyor.
70’i doktor olmak üzere, 3 hastanede toplam 500 kişilik bir ekiple,  ve ‘hasta sadakati’ne dayanan bir anlayışla yola çıktıklarını belirten Pilavcı,  bu yaklaşımın yeni yatırımların da önünü açtığını dile getiriyor. Pilavcı, bir yıl içinde bitmeyi planladıkları, Ataşehir’deki mevcut cerrahi birimiyle birleşecek olan 100 yataklı bir hastane yapımı için 20 milyon doları bulacak bir yatırım yaptıklarını  belirterek “Yeni yatırımımızda hizmet alanlarımız kadın ve çocuk sağlığı, koruyucu önleyici tıp uygulamalarıyla, laporoskopik cerrahi. Aslında bütünsel olarak baktığınızda birçok alanı barındırıyor. Alt ve üst branşlarıyla devreye aldığınızda  transplantasyon ve kalp cerrahisi dışındaki bütün branşlarda varız” diyor.

Hastane sayısı 6 olacak


Kadıköy Şifa Grubu’nda 10 yıldır hizmet veren, son 6 yıldır yöneticilik görevini üstlenen ve yatırımlara hız kazandıran Genel Müdür Pilavcı’nın dikkat çektiği bir diğer yatırım ise, Kadıköy Şifa Grubu’nun adını sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da duyuracak olan bir proje.
32 yıllık tecrübeyle yapı olarak yeni bir yatırıma çok müsait olduklarına değinen Genel Müdür Pilavcı, “Satın alma ve hazır olan yapılardan yararlanma şeklinde bir yatırım yapmayı planlıyoruz. Ataşehir’deki hastane inşaatı da dahil olmak üzere toplamda 200 milyon dolarlık bir bütçesi olacak bu yatırımla, biri İstanbul’da ve ikisi Anadolu’da olmak üzere 3 hastane daha açacağız. Ataşehir’de süren yatırımımızla birlikte hastane sayımızı altıya çıkaracağız. Şimdi Anadolu bir fırsat olarak görünüyor, ama bizim diğer gruplardan biraz daha farklı hareket ettiğimizi söylemeliyim. Biz bugüne kadar nasıl büyümüşsek, aynı anlayış ve yaklaşımla iş yapmaya devam edeceğiz. Doktor sadakati, hasta sadakati, çalışan sadakatiyle… Yatırım alanı olarak da, bu yönetim modelini de uygulayabileceğimiz en iyi yerleri seçmeye çalışıyoruz” diyor.
Bu yatırımların gerçekleşmesiyle radikal anlamda hızlı bir büyümeyi hedeflediklerini ifade eden Pilavcı, bu yüzden 2 yıl gibi kısa bir zamanda bu projeyi hayata geçireceklerine vurgu yapıyor.
Yatırım alanını belirlerken kendi bölgesinde etkinliği olacak iller arasından seçeceklerini de dile getiren Pilavcı, “Anadolu’da da insanlar iyi hizmeti istiyor ve hak ediyorlar, ama iyi hizmeti hep daha iyisi İstanbul’da diyerek gelmemeliler. Sadece belli konular için gelmeliler. Onun dışında kaliteliyi de kendi şehirlerinde bulmalılar” diyor.


“SGK ile anlaşmak için acele etmeyeceğiz”


Bilindiği gibi 1 Temmuz’da yürürlüğe giren yeni yönetmelik ile birlikte hastaneler faturanın en fazla yüzde 30’u kadar katkı payı talep edebileceği uygulamaya geçildi. Ancak,  özellikle büyük özel hastaneler ‘maliyetleri karşılayamayız’ gerekçesiyle SGK ile olan anlaşmalarını feshetti. Hastanelerin en önemli taleplerinden biri, her kurumun kalitesinin farklı olduğu ve buna göre bir sınıflandırma yapılması ve katkı payının bu doğrultuda düzenlenmesi oldu. 
Grubun hızlı büyüme sürecine girdiği bu dönemde, SGK’daki düzenlemeden nasıl etkilendiğini ve özel hastaneler açısından durumu nasıl algıladıklarını soruyoruz Pilavcı’ya.
“Bizim bakışımızda bu durum bazı fırsatlar yaratıyor. Bakanlığın aldığı karar ve uyguladığı yönetmelikler bazı kısıtlamalar getiriyor. Ama resme büyük açıdan bakmak gerekiyor. Bizim ilk başta anlaşma yapmayışımızın nedeni de buydu. Biz hasta sadakatiyle çalışan bir kurumuz ve kalite-fiyat dengesini koruduğumuzu düşünüyoruz. Büyük hastanelerin önce branş olarak girdikleri, sonrasında da bütünsel olarak imza atmak zorunda kaldıkları SGK anlaşmasında şu risk yaşandı. Ya kalitenizden ve kazancınızdan ödün vereceksiniz ya da hastadan çok para alacaksınız. Bu da hastayı mağdur etti.”
Kadıköy Şifa Grubu’nun hastalarının yıllardır kendilerinden hizmet alan kişilerden oluştuğunu vurgulayan Pilavcı, bunu yitirmemenin tek yolunun hizmet kalitesini ve bağımlılığı yıkmayacak kararlar almak olduğunu ve bu nedenle de SGK ile anlaşma yapma konusunda aceleci davranmayacaklarının altını çiziyor.

Büyük balıklar gibi hareket etmek gerekiyor 


Pilavcı, hastaların özel hastanelere verdikleri bedel karşılığında, ilgi görmek,  sağlık uygulamalarından titizlikle yararlanmak, memnun kalmak istediklerini belirterek, “Belki de bakanlığın biraz gecikmiş olarak yapmaya çalıştığı bu. Çünkü önce kapılar açıldı, kurallar sonradan konmaya çalışıldı ve bu yıpratıcı bir süreç oluşturdu. Benim gördüğüm bakanlığın gittiği yön iyi, ama bazı büyük ayarlar yapma gerekliliği var. Uzun vadede daha esnek olunacağını ve herkesin sektörde yerini bulacağını umuyorum. Bu bir geçiş dönemi. Geçiş döneminde doğru hizmet veren, ayakları üzerinde duran, hani kendi yaptığı işi bilerek yapan gruplar daha büyüyecek. Bu fırsatları daha iyi değerlendirecekler, ama biraz maceracı bir gözle daha hızlı yapılan yatırımlarında uzun vadeli olmayacağına inanıyorum. Çünkü şu anki koşullar ya büyümeyi ya da büyük balık gibi hareket etmeyi gerektiriyor” şeklinde konuşuyor.
Sağlık alanında, sunulan hizmet ve kaliteye göre farklı kategorilerin ve farklı kalitelerin,  maliyette de  fark yaratacağına da vurgu yapan Pilavcı şunları söylüyor:
 “Bizi tercih eden belli bir kitle var. Onların beklentilerini karşılayacak en doğru hizmeti vermek zorundayız. Biz böyle bir duruştayken, aynı hizmeti çok daha düşük  maliyetlerle üreten bir hastaneyle aynı kulvarda olamam. Eğer değerlendirme buna göre yapılırsa, bu bize zarar verir. Bu sistemin henüz hazır olmadığını hissettiğimiz için dışında kalmayı tercih ettik. Ama ilerleyen zamanlarda sistem netleşince biz de  buna dahil olacağız.”

Sınıflandırmanın ölçüsü kalite olmalı

Peki özel hastanelere katkı payı verirken onları sabit bir ücretlendirmeye mahkum etmemek için kategoriler nasıl belirlenmeli? Genel Müdür Pilavcı, Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarına başladığı özel hastanelerin kategorizasyon sürecinin uzun süreceğini, çünkü kriterleri belirlemenin çok iyi bir sorumluluk getirdiğini vurguluyor.  Kriterleri belirlerken hastane büyüklüğü ya da yatak sayısının baz alınmaması gerektiğine de işaret eden Pilavcı, şunlara dikkat çekiyor:  “Hastanedeki yatak sayısı 100’ün üzerinde olacak diye bir kriter olmamalı mesela. 100 yatağın üzerinde siz çok kaliteli de olabilirsiniz, çok kalitesiz de... Burada bence asıl olan hizmet kalitesidir. Büyüklük küçüklükten önce hizmetin kalitesi ön planda olmalı. Biz en çok buna inanıyoruz. Çünkü insanlar büyük hastane değil hizmetin kalitesine göre seçim yaparlar her zaman. Doğru doktor olsun, işini iyi bilsin, iyi hastane olsun, hizmetini iyi yapsın ve bunun karşılığında ‘çok fazla bedel ödemeyeyim’ isterler. O kategorilerin böyle bir takım şeyler nitelikler gözetilerek eğer oluşturulursa bence sektöre en doğru iyilik burada yapılır diye düşünüyorum. Mevcut sistem, kaliteli hizmeti doğru maliyetle sunabilen hastaneleri avantajlı konuma getirmelidir. Ancak bu şekilde faydalı bir sistem haline dönüşür.”

HEDEF HER YIL YÜZDE 15’LİK BÜYÜME

Genel Müdür Buket Pilavcı, Kadıköy Şifa Grubu’nun büyüme planları arasında sağlık turizmiyle ilgili çalışmaların yer alacağını, bunu yürütecek bir ekip hazırlığı içinde oldukları bilgisini veriyor.
2007 yılında 120 bin hastaya ayakta tedavi hizmeti verdiklerini de belirten Pilavcı, her yıl yüzde 15 büyüme hedeflediklerini dile getiriyor.
Kadıköy Şifa Sağlık Grubu’nun diğer özel hastanelerden farkının olduğunun altını çizen Pilavcı, “Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafından geliştirilen Mükemmellik Modeli kapsamında ‘Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız’ seviyesine ulaşan ve bu belgeyi almaya hak kazanan Türkiye’nin ilk özel hastanesiyiz. 2005 yılında kurumsal yönetim modeli olarak seçtiğimiz EFQM Mükemmellik Modeli kapsamında Kadıköy Şifa Hastanesi’nin tüm süreçlerinin etkinlik ve verimliliklerini geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirdik, detaylı bir başvuru kitapçığı ile başvuruda bulunduk ve kapsamlı bir değerlendirme sürecinin ardından, bu belgeyi almaya hak kazandık. Bu anlamda bizim farkımız işimize yaklaşımımız” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...