29 Eyl 2008

İnşaata niş Finlandiyalı Türk’ten


Dedeleri 100 yıl önce Finlandiyaya göçmüş bir Türk, TeliaSonera ile Türkiye’ye gelir. Turkcell’de çalıştığı dönemde boyunca Türkiye’yi yakından tanımaya önem verir. Ardından kendi şirketini kurup inşaat sektörüne girer. Elde ettiği başarılarla yetinmeyen Röstem Hairedin’in hedefi gayrimenkulde bölgesel oyuncu olmak.


RÖPORTAJ: BAHAR ÖZTOP
TURKISHTIME-EYLÜL 2008

34 yaşında bir CEO’nun girişim öyküsü bu... 2001 yılında Turkcell’in yabancı ortağı TeliaSonera’nın Türkiye ve bölge iş geliştirme direktörü iken yaptığı gezilerde, inşaat sektöründe bir boşluk fark eder Röstem Hairedin. Türkiye’nin ardından Rusya ve İngiltere’de telekomünikasyon sektöründe çalışır ve oralarda da inşaat alanındaki gözlemlerini sürdürür. Özellikle sahil şeridinde yaşama dönük evlerin sayısının hayli az oluşu, yatırım alanında bir ışık yakar zihninde. Ve 2005 yılında, 1 milyon avro sermayeyle İstanbul merkezli Novron İnşaat’ı kurmaya karar verir. Yatırımları büyütebilmek için şirketin yüzde 20 hissesini Avrupa’nın en büyük hedge fonlarından 12 milyon dolarlık mal varlığına sahip İngiliz Chenyne New Europe Capital’e devreder.
Böylelikle Finlandiya ve İngiliz ortaklık yapısına sahip uluslararası bir inşaat şirketi olarak, ilk projeler Bodrum Yalıkavak ve Antalya Belek’te hayat bulur. Projelerin ortak özelliğinin tasarımda, kalitede ve konumlarında yarattıkları fark olduğunu söyleyen Novron İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Röstem Hairedin, biten inşaatların yüzde 90’ını Avrupalı üst düzey yöneticiler ve jet sosyetesinin satın aldığını söylüyor. Hatta, Hewlett and Packard’ın kuzey Avrupa CEO’su emekliye ayrıldıktan sonra Bodrum’daki Novron evlerinden birini satın alıp, artık Türkiye’de yaşamaya başlamış.
Novron’un sıradaki projesi ise, Bodrum Yalıkavak’ta “Residence+” konseptiyle, inşa ettiği Ardesco Evleri. Novron  ile Röstem Hairedin, gelen talep doğrultusunda özellikle Türkiye’deki A+ müşteriler için tasarladıkları proje ile Türkiye’de bir ilke imza atıyor. Hairedin, toplam 24 adet tasarlanan Ardesco evlerinin niş bir ürün olduğunu söylüyor. Neden mi? Eğer fiyatları 379 bin avrodan, konfor düzeyine kadar 985 bin avroya kadar çıkabilen bir Novron evi satın alırsanız, bir telefonla, kaptanı ve mürettebatıyla anında emrinize amade bir yat, köpek bakıcısı, bahçıvan, hizmetçiler, dünyanın tüm lezzetleriyle sofranızı donatabilecek aşçılar, masör, makyöz ve özel şoför yanı başınızda yer alıyor. Bunun gibi pek çok özellik daha var sayılabilecek.
Röstem Hairedin, inşaat dışında telekomünikasyon sektöründe de yatırımlarına devam ediyor. Yurtiçi ve yurtdışında birkaç şirkette ortaklıkları bulunuyor. Ataları, 1800’lü yılların sonunda Orta Asya’dan Finlandiya’ya göç eden Hairedin, dördüncü kuşak Finlandiya Türkleri’nden. İşletme eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde almış.Novron Yönetim Kurulu Başkanı Röstem Hairedin’e hem telekomünikasyondan inşaat sektörüne geçişinin öyküsünü, hem de Novron yatırımının detaylarını, gelecek planlarını ve Türk inşaat sektörünün Avrupa’dan görünüşünü sorduk:

Novron, tamamen A+ segmente hitap eden ve pek çok ilki barındıran bir proje. Böyle bir projeyi hayata geçirme fikri nasıl doğdu?
Ben esasen telekomünikasyon sektöründen geliyorum. Türkiye’de iş hayatına 1997 yılında başladım. Turkcell yabancı ortağı TeliaSonera’nın Türkiye ve bu bölgenin iş geliştirme direktörüydüm. Turkcell’in uluslararası icra kurulunda ve yönetimde de görev alıyordum. Bu görevi aktif olarak 5 yıl yaptım. Bu sayede Türkiye ve Türkî Cumhuriyetlerle, Rusya ve bütün bu bölgeyle tanışmış oldum. Avrasya bölgesinde iş yaptığım için şunu fark ettim. Avrupa ile bu bölgeyi kıyasladığınızda, insanların yaşamında ciddi farklar var. İnşaat sektörüne baktığımda ise dizayn ve inşaat kalitesi anlamında bir standardizasyon yoktu. Herkes farklı şeyler yapıyordu. Sonra Türkiye’nin sahillerini de dolaştığımda hepsi kutu gibi evler vardı. Ne izolasyonları, ne de havuzları var. Böyle olunca da ‘Burada farklı bir şey yapmak lazım’ dedim ve niş bir alan aradım.

Aslında Türkiye’deki yatırım ortamını da çok iyi gözlemlemiştiniz bu süreçte değil mi?
Evet. Çünkü bir ülkede dışarıdan gelip de sıfırdan iş yapmak hiç kolay değil. Gelişmekte olan ülkeler her zaman farklı, her şey o kadar kabuğunda değil. Ben bu anlamda bir avantaj elde ettim. Eğitim seviyesinde de fark var. Kaliteli insan bulmak hakikatten çok zor... Bunlar hep zaman alan şeyler.

2005 yılında yatırıma hazır olduğunuzu hissettiniz ve Novron’u kurdunuz. Ardından İngiliz bir ortak aldınız.
Ben Novron’un ana kurucusu ve ana ortağıyım. Yaklaşık 1 milyon avro sermayeyle işe başladık. O dönem büyümeyi gerçekleştirmek için ciddi bir finansmana ihtiyaç vardı. Ben girişimlerimde genelde şirketi kuruyorum. Bir yere getirip finansal ortak alıyorum. O yüzden Novron İnşaat için de Avrupa’nın en büyük hedge fonlarından biri olan Cheyne New  Europe Capital’i yüzde 20 hisse ile ortak aldım. Geri kalan hissenin tamamı bana ait.

 Novron Bodrum Ardesco Villaları

Neyi hedefliyorsunuz bu yatırımla?

Novron’un hedefleri İskandinav dizaynda, Avrupa’nın kaliteli inşaat standartlarında projelerle, yaşama dönük evler yapmak. Ticari değil, fakat rezidans evler yapıp, bölgesel bir oyuncu olmak. Ancak, bölgesel oyuncu olmak büyük oyuncu olmak değil. Büyük şirket olmak istemiyoruz ve milyarca dolar ciro yapmak değil hedefimiz. 2-3 yıl içinde orta ölçekli, karlı ve bölgesel bir oyuncu olmak istiyoruz.

Neden bölgesel bir oyuncu olmaktan yana tercihiniz?

Şirketimizin bölgesel olmasını istememizin nedeni krizler. Mesela bir şirket var. Sadece Gürcistan’a yatırım yaptı ve bugün Gürcistan’ın hali de malum. Bu şirketin bütün yatırımları durdu sonuçta. Bölgesel oyuncu olduğunuzda bir ülkede iyiye gidip, diğerinde daha yavaş ilerleyebilirsiniz. Ortak manzaraya baktığınızda daha istikrarlı olma şansınız var. O yüzden de Novron’da stratejik olarak Türkiye’nin sahillerinde büyümek istiyoruz. Kıyı şeritlerinin dışında İstanbul, Ankara’da da yerler arıyoruz.

Türkiye’nin dışında bölgede hangi ülkelere odaklanacaksınız?

Rusya, Türkî cumhuriyetler ve bazı doğu Avrupa ülkeleri, özellikle girmek istediğimiz pazarlar. Bu yıl içinde Rusya’ya girmiş oluyoruz. Benim zaten önceden de bazı yatırımlarım var orada. O yüzden de oraya girmek çok zor değil. Novron Rusya’yı kurma aşamasındayız. Rusya’da yatırım için seçtiğimiz bölge Orta Rusya... Moskova, St. Petersburg değil. Rusya’nın petrol bölgeleri var. Bizim de hedefimiz bu bölgede, yani Orta Rusya’da 1 milyon nüfusun üstündeki şehirlerde kaliteli konut projeleri yapmak. Bakir bir pazar olduğunu düşünüyoruz. Rusya’nın yanı sıra Kazakistan’a da bakıyoruz. Orada bir kriz vardı. Bu krizin geçmesini bekliyoruz ve doğru zamanı arıyoruz. Hırvatistan’da şirketin ortağının yatırımları var. Novron inşaat olarak onlardan faydalanmayı düşünüyoruz.

Çalışma stratejinizden de bahsedebilir misiniz?

Finlandiya’dan geldiğim için, bizim orada felsefe şu anlamda farklı. Türkiye’de genellikle şirketler büyük oluyorlar. Yüzlerce hatta binlerce kişiyi istihdam ediyorlar. Bizim Novron’da yaklaşımımız şudur: Şirketin esnek olmasını istiyoruz. Az ve öz ama kaliteli insan kaynaklarıyla çalıştırmak istiyoruz. Mesela proje yönetimi bizim için çok önemli. Bu nedenle işi uzmanına bırakıyoruz. Planlama, üretim ve kontrolü elimizde iyi tutabiliyorsak, gerisini zaten taşeronlarla halledebiliyoruz. Bu zaten Avrupa’da herkes tarafından kullanılan bir metottur. Bunun yanında, satış ve pazarlama alanı önemli. Bu alanda pazarın ihtiyaçlarına yönelik bir geribildirim yapması gerekiyor.

Müşteri portföyünüzde ağırlıklı olarak Türkler mi yabancılar mı var?

İşe ilk başladığımızda uluslararası satış ağı kurduk. Moskova, Finlandiya, İngiltere ve Benalux’ta satış ofislerimiz var. İlk projeleri bu kanallarla sattık. Bu yüzden satın alanların yüzde 90’ı yabancı. Alıcılarımız arasında Avrupa’daki üst düzey yöneticiler ağırlıkta. Mesela, Hewlett and Packard’ın kuzey Avrupa CEO’su emekli oldu ve satın alarak Bodrum’a taşındı. Bununla birlikte, Bodrum’da yerel talebin de çok yüksek olduğunu gördüğümüz için Ardesco evleri projesine başladık. Bu evleri Türkiye’deki A+ kesime tasarladık. Ardesco projesinin satışlarına ise yeni başlıyoruz.

Bu projeyle aslında Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyorsunuz değil mi? Projenin içeriğinden biraz bahsedebilir miyiz?
Türkiye’de bilinçli ve eğitimli bir kitle oluşmuş. A+ kesim farklı yaşam alanları, büyük teraslar, büyük camlar istiyor. Sonuçta İstanbul’un yoğun temposundan dışarı çıktığınızda ferahlık istiyorsunuz. Biz yoğun tempoda çalışan insanlara sorunsuz bir yaşam imkânı vermek istiyoruz. Kalite ve dizaynla ilgili rahatlığı hissettirmek istiyoruz. Yirmi dört saat boyunca en üst standartta konforlu bir yaşam için gereken tüm hizmetlerin villa sahiplerinin ayağına gelmesini sağlıyoruz.

Bodrum Yalıkavak ve Belek’teki projelerde satışların ağırlıklı olarak yabancılara yapıldığını söylediniz. Türkiye’de yabancıya mülk satışı konusunda yaşanan tartışmalara nasıl bakıyorsunuz? Siz mevcut sistemde, yabancıya mülk satışında zorlanıyor musunuz?
Türkiye’nin inşaat sektöründe en büyük sorunlarından biri yabancılara mülk satışı konusudur. Burada şunu sormak gerekiyor. Dubai bugün çok önemli bir yatırım çekim merkezi. Çünkü Dubai’de yabancı olarak bir günde ev alabiliyorsunuz. Ama Türkiye’de bir yabancı olarak alamıyorsunuz. Askeri izin süreci var. Çok uzun sürüyor. 3-6 ay hatta da daha da uzun sürebilir. Belli değil. Bu tabii ki çok büyük bir handikap ve Türkiye’yi uluslararası emlak piyasasında çok dezavantajlı duruma getiriyor.

Novron'un Belek'teki projesi

Avrupa’da bu konuda yabancıya bakış nasıl peki?
Bugün bakarsanız hemen hemen bütün ülkeler, yabancı yatırımcı olsun, bireysel olsun, ev almayı teşvik ediyor. Mesela Finlandiya küçük bir ülke... Çırpınıyor yabancılar gelip ev ya da yazlık alsın diye. Ve özellikle de ucuz yazlık değil, daha orta üst, daha lüks seviyede oturanlar istiyorlar çünkü orada oturan yabancılar daha çok para harcıyor. Ülkeye ekonomik katkıda bulunuyor. Bakarsanız İspanya sadece büyük ölçüde bununla ayağa kalktı. Türkiye’de bazen ülke satılıyor deniliyor. Ancak şöyle bir gerçek var. Olağanüstü bir durumda devletin her türlü mala mülke el koyma yetkisi var. O yüzden bu konuda bence bizim de Türkiye’de bu sürecin işlemesini belki de tekrar gözden geçirmemiz lazım.

Ataları, 1800’lü yılların sonunda Orta Asya’dan Finlandiya’ya göç eden Hairedin, dördüncü kuşak Finlandiya Türkleri’nden. Hairedin, Finlandiya’da bin kişilik bir Türk toplumu olduğunu ve orada hala kendi örf ve adetlerini koruduklarını anlatıyor.

Her alanda bu görüşü savunuyor musunuz?
Tabii bu açılım her şey için geçerli değildir bence. Bazı sektörler var ki, kesinlikle elde tutulmalıdır. Devletin elinde tutması gereken bazı stratejik sektörler var. Mesela elektrik. Elektrik sektörü Finlandiya’da da özelleştirildi. Sonra birden fiyatlar artmaya ve tekelleşmeye başladı. Rusya’ya bakıyorsunuz bugün, petrol işletmelerini tekrar devlet yönetimine alıyor. Çünkü stratejik bir konum. Bu serbestleşme bazı sektörlerde çok önemli. Telekom sektörüne bakıyorsunuz, henüz serbestleştirilmedi. Tamam, yabancı ortak alındı ama Türk Telekom’da başka bir oyuncu yok, bu yüzden Avrupa’nın en pahalı internetini ödüyoruz biz.

Önümüzdeki beş yıl için yatırım hedeflerinizi nasıl şekillendirdiniz? Toplamda ne kadarlık bir yatırım öngörüyorsunuz, Türkiye için?

Şu anda Türkiye’deki öngörümüz,12 ay içinde 55 milyon avro civarında bir yatırım yapmak.  İlk hedefimiz 65 milyon avro idi. 10 milyonunu zaten yatırdık. Ekonomik anlamda fırsat kolluyoruz. Geçen 6-7 ay içinde ciddi anlamda arsa araştırmalarımız var ama şirket olarak en ekonomik şekilde almak istiyoruz arsaları. Türkiye’de arsalar ucuz değil. Çok büyük bir pay alıyor toplam maliyetinden de arsa payı. Kıyı şeridi olsun şehirler olsun, ucuz değil.  Karlı olmayan projelere isim yapmak için girmek istemiyoruz.

Peki, şirketi büyüttükten sonra satma ya da yeni bir ortak alma gibi bir planlamanız var mı?
Ben inanıyorum ki önümüzdeki 3-4 yıl içinde her sektörde ciddi konsolidasyonlar olacak. Telekom sektöründe konsolidasyonlar oldu. Küçük küçük şirketler birleşiyor, daha büyük şirketlere dönüşüyor. Bu medya sektöründe de oldu. Bizim açımızdan da aynı durum yaşanabilir. Bugün Dubai’ye bakarsanız 5-10 tane çok büyük şirket var. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde Dubai’de büyüme yavaşlayacaktır ve bu şirketlerin çoğu halka arza gidecektir. Halka arza gitmeleri için de, bu şirketlere bir büyüme hikâyesi olması lazım. Halka açılmak isteyen şirketler büyüme hikâyesini Dubai’den alamazlar artık. Novron bölgesel bir oyuncu olmayı başardığında değerimize bu anlamda da artı katmayı düşünüyoruz. Biz de 100-200 milyon kişilik bölgesel bir değere sahip olabiliyorsak, bunun da mutlaka artı bir değeri olacaktır.

Yani Dubaili bir şirkete mi satmayı düşünüyorsunuz Novron’u?
Dubai örneğinde olduğu gibi dünyanın her yerinde halka açılma olan büyük şirketlerin, Novron’u bünyelerine katması olası görünebilir. Şirketleri 10 milyarsa, farklı bir hikayeyi içine alırsa, halka arzında değerini 15 milyara çıkarabilirler. Kendimizi konumlandırmak açısından, hedefimiz bu yönde. Bu halka arz şirketleri Dubaili olabilir, Amerikan ya da başka bir ülkeden olabilir. Ama sonuçta konsolidasyonlar olacak. Türkiye’de de ben inanıyorum ki her şey değişecek. Türkiye’de de inşaat şirketleri konsolidasyona gidecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Global 500 Türk - İkinci Araştırma

Küresel şirketler, rekabetçi baskılar karşısında esnek olabilecek yöneticilere, her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu da Türk yönetic...